Mehmet Barlas'ın köşe yazısı
Bu "Başbakanın yanağını okşamak" üzerindeki beyin fırtınası, ilgi çekici durumların sergilenmesine vesile oluyor.
Örneğin düne kadar, "Erdoğan cumhurbaşkanı olamaz" dedikten sonra, Başbakan hakkında ağızlarına gelen ne varsa hepsini sıralayanlar, birdenbire "Başbakanlara saygı gösterilir, samimi olunmaz" diye protokol kuralları koymaya başladılar.
Vatan Başyazarı Güngör Mengi ise daha da ileri gitmiş, "Genç meslektaşlara altın öğütler" diyerek şöyle yaklaşmış olaya:
- Yöneticilerle aranıza, denetim görevinizde zaaf yaratmayacak bir mesafeyi mutlaka koymalısınız. Mesleğin emniyet mesafesidir bu...
Sevgili Mengi bu altın öğüdünü, keşke şimdi Vatan'ın sahip ve yönetici kadrosunu oluşturan, Sabah'ın eski yönetim kadrosundaki "Genç meslektaşlar" ına, 28 Şubat döneminde, yani 1997'de verseydi. Mesela deseydi ki:
ÖĞÜTLER
- Genç meslektaşlar... Hem genel yayın yönetmeni, hem de banka yönetim kurulu üyesi olunmaz. Aynı bankanın yönetim kurulu üyelerinden bazıları hapse girer ve malvarlıklarına el koyulurken, bazıları bir şey olmamış gibi aklanmışlarsa, genç gazeteciler, bu tablodaki yanlışlığı da sorgular.
- Genç meslektaşlar... Bir askeri müdahaleyi fırsat bilip, bir gazetede siyasi kumpaslara girmek ve başbakan, bakan atamak gibi yanılgılara düşülmez.
- Medyanın gücünü kullanarak kamu pastasından pay almak için, kartel kurulmaz. Rakip gazetelerle anlaşıp Ankara'dan gelen emirlere uyarak ortak manşetlerle çıkılmaz. İktidar sahipleri onları istemiyor diye yazarlar susturulmaz.
- Derin devlet içindeki örgütlenmelerin üretimi olan "Andıçlar" a uyulup, kendi yazarların teşhir edilip, hedef gösterilmez.
- Ankara'daki parasal işlerini halletmek için, dönemin başbakanının eşi Rahşan Ecevit "Türkiye' nin en şık kadını" ilan edilmez.
Neyse... Güngör Mengi benim sevdiğim bir arkadaşım. Onun da bana karşı olumsuz duygular beslemediğini biliyorum. Nitekim şunları da yazmış köşesinde:
BÜTÜN DÜNYA
- Mehmet Barlas aynı şeyi dostlarına sıkça yapar. Gençken cüssesinin sağladığı zorlama avantaj, yaşı ilerledikçe doğallaşmaya ve ona yakışmaya bile başladı. Ama insaf; dostu da olsa Başbakan'a sevgisini ve övgüsünü olan biteni bütün dünyaya yansıtacak kameralar üzerlerine çevrili iken yanak okşayarak gösteremez, göstermemeli.
Açıkçası bu konuda haklı Mengi. "Bütün dünya" şimdi Irak'taki durumu, İranABD zıtlaşmasını, YenDolar ilişkilerindeki karmaşayı unuttu, "Yana ktaki el" i konuşuyor.
Aslında "Bütün dünya" nın öncelikli endişesi, Türk başbakanlarına karşı medya mensuplarının davranışlarıdır. Örneğin bir başbakan için "Yıkanmıyor, aç bırakılıyor, tırnakları kesilmiyor" diye yazılar yazdırılabilir ve bunlar doğal karşılanabilir.
Hatırlayın. Ecevit başbakanken ve hastayken bunlar yazılmadı mı?
Burada bence hatırlanması gereken bazı noktalar var.
1-Bir kişinin başbakan olması, onun insan da olduğu gerçeğini unutturmamalı. Aynı şekilde bir kişi gazete yazarı olduğu zaman da, insani ilişkilerden soyutlayamaz kendisini. Daha önce de vurguladığım gibi uzun meslek hayatımda kurduğum dostluklar karşımdakilerin ne rütbelerine, ne de güçlerine endeksliydi.
KULAK ÇEKMEK
2-Eğer gerçekten başbakanlara karşı duyulması gereken saygıdan ötürü benim Erdoğan'ın yanağına dokunmam eleştiriliyorsa, bu bir saygısızlık ifadesi değildir. Ayrıca bu durum, yanlış bulduğum politikaları yazılarımda eleştirmemi engellemez.
Ama iş çığırından çıktığına göre konuyu biraz da "Tebessümler Diyarı" na kaydırmakta yarar var. Ne dersiniz? Siz benim yerimde olsaydınız kimlerin yanağını okşar, kimlerin kulağını çekerdiniz?
Mesela bütün meslek hayatlarını Türkiye-ABD ve Türkiye-AB ilişkilerinin gelişmesine adamış, bu ilişkileri kurumsallaştıracak anlaşmaları hazırlayıp imzalar atmış asker ve sivil bürokratların, emekli olduktan veya siyasete girdikten sonra ulusalcılığa oynadıklarını görünce, onların yanaklarını mı okşarsınız, yoksa kulaklarını mı çekersiniz?
Galiba bu konuyu da burada noktalamakta yarar var. Ama yine de "Ömür biter, yol bitmez" özdeyişini hiç unutmayalım.
Sabah