Patronlar


Sosyal medya platformunda sıkça paylaşımlar yapan Yıldız Holding Yönetim Kurulu Üyesi, Pladis ve GODIVA Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülker, bu kez de Prof. Dr. Ali Atıf Bir'in bir yazısını paylaştı. İletişim profesörü Ali Atıf Bir, 'İyi Liderliğin Başarı Formülü' başlıklı yazısında, liderlik ve ekip yönetimini değerlendirirken Fenerbahçe'nin dünyaca ünlü teknik direktörü Jose Mourinho örneğini vererek iş dünyasıyla futbol dünyasını karşılaştırdı. 

'İYİKİM İŞ DÜNYASI FUTBOL DÜNYASI KADAR ZOR DEĞİL'

Murat Ülker de bu yazıya kayıtsız kalmadı ve sosyal iş ağı platformundaki hesabından paylaştı. Futbol ve iş dünyasıyla ilgili fikrini dile getiren Murat Ülker, mesajında kahkaha atan emojiler de kullandı. Murat Ülker'in mesajı şöyle:
"İyikim iş dünyası, spor-futbol dünyası kadar rekabetçi ve zor değil. Yani teşbihte hata olmaz ama hatasız da teşbih olmaz."

'İYİ LİDERLİĞİN BAŞARI FORMÜLÜ'

Murat Ülker'in paylaştığı, Prof. Dr. Ali Atıf Bir'in liderlik ve ekip yönetimini futbolu örneklendirerek anlattığı yazı şöyle:

Liderlik ve ekip yönetimi üzerine konuşurken, futboldan örnek vermeyi seviyorum. Eğitimlerime katılan arkadaşlarım bilir. Çünkü futbol, bireysel yeteneklerin yanı sıra; takım uyumunun, eleman yetiştirmenin, şans vermenin ve stratejik yönetimin sahada en saf haliyle göründüğü bir spordur. “The Right Place - How National Competitiveness Makes or Breaks Companies” isimli kitabın sayfalarını karıştırırken, “Football: Coaches and Performance of the Teams” bölümü dikkatimi çekti. Yazar, Jose Mourinho örneği üzerinden futbol kulüplerinin başarılı ya da başarısız olmasının arkasında yatan sebepleri ortaya koyuyor.

Jose Mourinho'nun futbol dünyasındaki “Special One” unvanı, üstün başarılarının ve tartışılan liderlik tarzının bir yansıması. Porto'da başladığı zirve yolculuğunda, yalnızca şampiyonluklar kazanmakla kalmadı, aynı zamanda kendisini dünya çapında bilinen ve saygı duyulan bir teknik direktör olarak konumlandırdı. Hakkını verelim… 21. yüzyılda, Şampiyonlar Ligi’ni iki farklı takımda kazanan yalnızca iki teknik direktörden (diğeri Carlo Angelotti) biri olarak, Mourinho’nun kariyeri gerçekten benzersiz bir yere sahip. Türkiye’de bugüne kadar medya performansı ile ne kadar “special” olduğunu gördük.

Konumuza gelelim. Peki ne oldu da “Special One”, Real Madrid ve Manchester United gibi devlerde aynı başarıyı sürdüremedi? Bugüne baktığımızda, Fenerbahçe’nin durumu da çok da iç açıcı değil gibi… Yanıt ilk bakışta basit görünüyor, ama üzerine biraz düşününce aslında bütün meselenin burada olduğunu anlıyorsunuz: iyi liderliğin ve bunun bir sonucu olarak elde edilecek başarının sabit bir formülü yok.

O zaman ilk sorumuzla başlayalım. Bir futbol kulübünün başarıyı sürdürebilmesi için sadece teknik direktörün becerisi yeterli mi?

Porto’da Mourinho yönetiminde kazanılan zafer, teknik direktörlerin bir takımı zirveye taşıyabileceğini gösterdi. Ancak, bu başarının sürdürülebilmesi yalnızca liderin becerisine değil, kulübün finansal yapısına ve takım içi uyuma da bağlı. Porto, Mourinho yönetiminde büyük bütçelere sahip olmadan dev kulüplerin egemenliğini kırarak 2003-2004 sezonunda Şampiyonlar Ligi’ni kazanmayı başardı. Bu, son yirmi yılda büyük liglerin (İngiltere, Almanya, İtalya ve İspanya) dışından çıkan tek Şampiyonlar Ligi zaferiydi ve Mourinho, “o kadar da büyük olmayan takımların” da büyük zaferler kazanabileceğini göstererek futbol dünyasında ses getirdi. Ancak bu başarıyı sürdürmek, teknik direktörün becerisinin yanı sıra kulübün finansal yapısına ve takım içi uyuma da bağlı. Günümüz futbolunda, kulüpler arasındaki finansal uçurum derinleştikçe Porto’nun bu tarz bir başarısını tekrar görmek zorlaşıyor; büyük bütçeler artık başarı için daha belirleyici hale geliyor.

Tabii büyük kulüplerin başarıyı böylesine arzulamasının ardında yalnızca prestij değil, aynı zamanda finansal kazanç motivasyonu da yatıyor. Şampiyonlar Ligi’nin kazandırdığı yalnızca kupa değil; büyük paralardan bahsediyoruz. 2018 yılında UEFA, Şampiyonlar Ligi ve Süper Kupa arasında yaklaşık 2 milyar Euro’luk bir ödül havuzu olduğunu açıkladı. Kulüpler, bu prestijli arenada kazandıkları her başarıyla sadece gelirlerini artırmakla kalmıyor, aynı zamanda markalarını global bir güç olarak konumlandırıyor. İş dünyasında da büyük projeler, yalnızca kazanç sağlamakla kalmayıp, şirketlerin prestijini artırarak sektörde kalıcı bir yer edinmelerine yardımcı oluyor. Ancak, bu hedeflere ulaşmak için liderlerin sadece kendi becerilerine değil, tüm kaynaklarını ve ekiplerini nasıl yönettiklerine bakmak gerekiyor…

Tabii, yalnızca liderlik veya finansal güçle başarıya ulaşmak her zaman mümkün olmuyor; bazen belirleyici faktör, yıldız oyuncuların gücü olabiliyor. Özellikle Messi veya Ronaldo gibi isimlerin takımlara sağladığı katkı, teknik direktörlerin tüm stratejik becerilerini aşarak takımın kaderini belirleyebiliyor. Mourinho örneğiyle bir kez daha anlıyoruz ki liderlik, bazen kişisel başarıdan çok, çevresindeki yetenekleri doğru bir uyumla bir araya getirebilme sanatı. Bu uyum eksik olduğunda, en başarılı liderin bile başarıya ulaşması zorlaşıyor.

Nitekim, Mourinho’nun Manchester United ve Real Madrid gibi büyük kulüplerde karşılaştığı zorluklar, bu uyum eksikliğinin yarattığı baskının bir yansımasıydı. Bazı oyuncularla yaşadığı anlaşmazlıklar ve kulübün iç yapısındaki çatışmalar, yalnızca saha içinde değil, medya karşısındaki duruşunda da eleştirilere yol açtı. Büyük kulüplerde, teknik direktörler yalnızca saha içi performanslarıyla değil, medya karşısındaki duruşlarıyla da yargılanıyor. Mourinho’nun kariyeri, iş dünyasındaki liderler için de önemli bir ders barındırıyor…

Başarı, yalnızca bireysel liderlikle değil, çevredeki tüm dinamiklerin doğru yönetimiyle mümkün.

Mourinho’nun kariyeri, liderliğin yalnızca bireysel yetenekle sınırlı kalmadığını, başarılı bir kurumun yıldız oyuncuların katkısından finansal güçlerin etkisine kadar birçok bileşenin uyum içinde yönetilmesiyle mümkün olduğunu gösteriyor. Tıpkı Şampiyonlar Ligi’nde olduğu gibi, iş dünyasında da gerçek başarı; vizyoner liderlik, uyumlu ekipler ve sağlam organizasyon yapılarının bütünleşmesiyle inşa ediliyor.

Şimdi buyrun Türkiye’nin LinkedIn Tabanlı İş Dünyası Etkileyicileri seçkisini okumaya… Diyoruz ki artık üst düzey yöneticiler, iş insanları “Marka Gazeteciliği” yapmak zorundalar. Bunun için en önemli performans meydanı da LinkedIn.. O nedir derseniz, onu da bir sonraki yazıda anlatayım..

 

patronlardunyasi.com