Bakan Çelik, yaptığı açıklamada, bu yıl, tüm kamuda, bu yıl kullanımı serbest bırakılan kadro sayısının 23 bin olduğunu ve bu 23 bin kadronun aslan payının kendilerine verilmesini ümit ettiklerini belirtti.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'den 15 bin kadro talep ettiklerini ifade eden Çelik, emeklilerden boşalan kadro ile ilgili yanlış yorumlar yapıldığını, 2006'da emekli olan öğretmen sayısının yüzde 50'sini herhangi bir yerden izin almadan doğrudan atama yapma şansına sahip olduklarını söyledi.
Atanacak öğretmenlerin branşlara göre dağılımının henüz netleşmediğini belirten Çelik, şunları söyledi:
''Diyelim ki 2006'da 20 bin öğretmen emekli olduysa, 10 bin kişi doğrudan atayabiliriz. Bir de bu yıl yine 17 bin belki 20 bin sözleşmeli öğretmen talep edeceğiz. Ayrıca, 23 bin kadrodan payımıza düşeni kullanacağız. Bunların hapsini topladığınız zaman 40 bin rakamına ulaşacağız. Genelde atamaların yarısını şubatta yarısını, ağustosta yapıyoruz. Ama bu şubat ayında kadrolu 10 bin öğretmen ataması yapacağız. Eş zamanlı olarak veya ardından bir miktar sözleşmeli öğretmen ataması yapacağız. Ama, hangi branştan kaç kişi atanacağı henüz kesin değil. Genellikle, her zaman çok ihtiyaç hissettiğimiz branşlarda İngilizce, bilgisayar, Türkçe, matematik ve sınıf öğretmenliği gibi branşlar başta geliyor. Resim, müzik, beden eğitimi ve diğer branşlardan ne kadar ihtiyaç varsa bunları da sahip olduğumuz kadro ve ihtiyacı göz önünde bulundurarak bir orantı yapacağız.''
SÖZLEŞMELİ ÖĞRETMEN STATÜSÜ
Sözleşmeli öğretmenler ile ilgili çeşitli spekülasyonlar yapıldığına dikkati çeken Çelik, sözleşmelilik gibi bir statü tahsis etmemiş olsalardı, 20 bin gencin boşta kalacağını ifade etti.
Sözleşmeli statüsündeki öğretmenlerin KPSS'ye girmiş ve belli puanlar almış insanlar olduğuna işaret eden Çelik, şu andaki sözleşmeli öğretmenlerin, puanları yettiği takdirde şubattaki atamalarda kadroya geçebileceklerini bildirdi.
Özlük hakları itibariyle sözleşmeli öğretmenlerin statüsünü Devlet Memurları Kanunu'nun 4c maddesinden 4b'ye geçirdiklerini hatırlatan Çelik, şöyle devam etti:
''Sözleşmeli öğretmenlerler SSK'lıdır, kadrolu öğretmenler Emekli Sandığına tabidir. Aradaki fark budur. Aldıkları ders ücreti ve maaş tamamen aynıdır. Bu açıdan, birileri bunu istismar etmeye çalışıyor. (Niye farklı statülerde öğretmen atanıyor) diyorlar. Bu Türkiye'ye mahsus bir durum değil. Batıda diyelim ki bayan bir öğretmen çocuğunu büyüteceğini söyleyip haftada bir gün derse girmek istiyor. Kimisi part time, kimisi full time çalışıyor. Dünyanın her yerinde öğretmenlik ve öğretim üyeliği mesleğinin farklı çalışma şekilleri ve şartları var. Bunu yadırgamanın bir manası yok. Onun için sözleşmeli öğretmenler üzerinden maalesef bazı insanlar yanlış hesaplar yapıyorlar. Sözleşmeli öğretmenleri özellikle kendi hallerinden hoşnut olmamaları yönünde teşvik edenler var. Bu doğru bir yaklaşım değil. 20 bin eğitim fakültesi mezunu gencimiz işsiz kalsa daha mı iyi olurdu?.''
SOSYAL GÜVENLİK ÇATISI
Türkiye'de atama statüsü tartışılırken dünyanın birçok ülkesinde kamu çalışanları arasında işçi memur ayrımının bile olmadığına dikkati çeken Çelik, Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı ile bir manada bu farklılığı ortadan kaldırmak istediklerini belirtti.
Bütün çalışanlar için sosyal güvenlik şemsiyesi oluşturmaya çalıştıklarını bildiren Çelik, şunları kaydetti:
''Anayasa Mahkemesi bunu durdurdu, ama bu da iyi bir şey olmadı. BAĞ-KUR, SSK, Emekli Sandığı, yeşil kart gibi uygulamaları bir çatı altında toplayıp bu işi disipline etmek istedik. Ama ne yazık ki dengeler bozulmuş, sistem tıkanıklığa doğru gidiyor, bazılarının umurunda değil. Bu böyle gitmez. Kamu çalışanları dünyanın birçok yerinde sözleşmelidir. Bizim memurlarımız grevli, toplu iş sözleşmeli sendikal hak istiyor. Avrupa'da memurlar için grevli, toplu iş sözleşmeli sendikal hak var. Ama bu memurlar sözleşmelidir. Hem daimi kadroda olup, hem de grevli toplu iş sözleşmeli sendikal hak olmaz. Avrupa'daki sistemi getireceksek bir tarafı ile değil, her tarafı ile getirmemiz lazım.''