Finans


Kısa vadeli dış yükümlü­lüklerde özellikle pande­mi döneminde başlayan ar­tış ivmesi geçen yıl hız kesti. Ancak kamu ve özel sektörü ile Türkiye’nin 2025 yılı boyun­ca 221,3 milyar dolar tuta­rında dış borç geri ödeme­si ve diğer yükümlülükleri kar­şılaması gerekiyor. Kurlardaki artış güçlenerek devam eder­se, geri ödemelere ulusal para cinsinden ekstra yükler getire­cek. Olası kur şokları karşısın­da en büyük kur riskini ise 141,3 milyar dolarla stokun en büyük bölümünün yükümlüsü konu­mundaki Türk özel sektörü üst­lenmiş bulunuyor.

EN BÜYÜK YÜK ÖZEL SEKTÖRÜN

Merkez Bankası’nın açık­ladığı verilere göre orijinal vadesine bakılmaksızın ge­lecek bir yıl içinde vadesi ge­lecek dış borç ve diğer yüküm­lülüklerinin toplam hacmi 2024 sonu itibarıyla 221 mil­yar 287 milyon dolar düzeyin­de bulunuyor. Başka deyiş­le Türkiye, 2025 yılı boyunca bu tutarda dış yükümlülüğü karşılayacak. Bu hacim, yurt dışında yerleşik kişi ve ku­rumlara olan dış borçlar, dış krediler ve mevduat gibi yü­kümlülükleri kapsıyor.

2025 yılı içinde vadesi dola­cak söz konusu yükümlülük­lerin borçlu/yükümlü bazın­da dağılımında 141 milyar 307 milyon dolarla en büyük bölüm bankalar, diğer finans kurum­ları ve reel sektör firmaları ile özel sektöre ait. Bu da toplam ülke yükümlülüğünün yüz­de 63,9’unu oluşturuyor. Özel sektör yükümlülüklerinin 64 milyar 759 milyon doları özel bankalara, 3 milyar 862 milyon doları diğer özel finans kurum­larına; 72 milyar 686 milyon doları ise reel sektördeki şir­ketlere ait bulunuyor.

KAMUDAN 45,2 MİLYAR DOLARLIK İTFA

Türkiye’nin 2025 yılı bo­yunca karşılayacağı dış yü­kümlülüklerinin yüzde 20,4 oranındaki 45 milyar 205 mil­yon dolarlık bir bölümü de merkezi yönetim, yerel yö­netimler, kamu bankaları ve KİT’ler toplamında kamu ke­simine ait bulunuyor.

Bunun da 36 milyar 712 mil­yon doları kamu bankaları, 824 milyon doları diğer olmak üze­re toplam 37 milyar 536 milyon dolarla büyük bölümü­nü kamu finans ku­rumlarının borç geri ödemele­ri oluşturu­yor.

Genel hükümetin 2025 yılı­nın tümündeki yükümlülüğü 5 milyar 361 milyon doları mer­kezi yönetim, 1 milyar 40 mil­yon doları yerel yönetimlere ait olmak üzere toplam 6 milyar 401 milyon dolar düzeyinde. Genel hükümete ait yükümlü­lük, Hazine ve Maliye Bakanlı­ğı tarafından yurt dışında ihraç edilmiş borçlanma senetlerin­den (eurobond) vadesi gelenler için yapılacak ödemeleri kap­sıyor.

KİT’lerin bu yıl içinde vadesi gelen toplam yükümlülüğü de 1 milyar 268 milyon dolar düze­yinde bulunuyor.

Merkez Bankası’nın 2025 yılındaki yükümlülüğü ise 34 milyar 775 milyon dolar. Bu da yurt dışı yerleşiklerin Ban­ka’daki mevduatlarından vade­si gelecek kısmı oluşturuyor ve toplam ülke yükümlülüğü için­de yüzde 15,7 paya sahip bulu­nuyor.

BANKALAR 43,9 MİLYAR DOLAR KREDİ ÖDEYECEK

Dünya'dan Naki Bakır'ın haberine göre, kamu ve özel bankalar 2025 yılında toplam 43 milyar 944 milyon dolarlık kredi geri öde­mesi gerçekleştirecek. Türk bankacılık sektöründe yurt dı­şı yerleşiklere ait 18 milyar 598 milyon dolarlık döviz tevdiat hesabı, 18 milyar 725 milyon dolarlık banka mevduatı ve 20 milyar 204 milyon dolarlık TL cinsi mevduatın vadesi de bu yıl içinde dolacak. Buna göre kamu ve özel sektörü ile Türk bankacılık sisteminin 2025 yı­lı içinde karşılaması gereken toplam yükümlülük 101 mil­yar 471 milyon dolara ulaşı­yor. Ekonomide istikrarsızlık oluşmaması durumunda bu mevduatların büyük bölümü­nün yeni vade ile çevrilmesi bekleniyor.

Yine kamu ve özel sektör toplamında bankacılık dışı sektörlerin bu yılki 78 milyar 640 milyon dolarlık yüküm­lüğünün 55 milyar 169 milyon dolarını ithalat borçları, 4 mil­yar 641 milyon dolarını prefi­nansman ve peşin ihracat be­delleri olmak üzere 59 milyar 810 milyon dolarını ticari kre­diler; 18 milyar 830 milyon do­larını da diğer krediler oluş­turuyor. Diğer kredilerin 16 milyar 704 milyon doları özel sektöre, 2 milyar 126 milyon doları kamuya ait bulunuyor.

DOLAR/ TL’DE YENİ ZİRVE

Ekonomiye ilişkin eleştiriler ve adli işlemler dolayısıyla iş dünyası ile hükümet arasında gerginlik algısının damgasını vurduğu geçen hafta döviz kurları son işlem gününe yükselişle başladı. Dolar/TL paritesi 36,43 düzeyini görerek bir kez daha rekor tazeledi. Paritedeki yükseliş eğilimi hız kesmeden devam ediyor.

ABD dolarının diğer altı majör para birimi karşısındaki değerini ölçen Dolar Endeksi (DXY) tarafında bir süredir devam eden aşağı yönlü eğilim de haftanın son günü sınırlı da olsa tersine durum gözlendi. Perşembe günü 106,37 ile son iki ayın en düşük seviyesinde olan endeks, cuma günü 106,61’e yükseldi. Dolar endeksindeki aşağı yönlü eğilim sürecinde bunun dolar/TL tarafında satış baskısı yaratmadığı, paritenin yatay yukarı yönlü eğilimini sürdürdüğü dikkati çekiyor.

Gelişmekte olan ülke para birimleri doların güç yitirmesi ile son dönemde ağırlıklı olarak toparlanırken, TL’nin bu süreçte anılan ülke para birimlerinin gerisinde bir performans sergilediği görülüyor. Geçen hafta dolar/TL paritesinde yukarı yönlü yaşanan kısmi hareketin devamının gelip gelmeyeceğini öngörmek için ise henüz erken.

DÖVİZE ATAK YAŞANIR MI?

Ekonomide makas değişikliğine gidilen Haziran 2023’ten itibaren başlayan artırımlarla, “baskılı faiz” döneminde yüzde 8,5’e kadar düşürülmüş olan Merkez Bankası politika faizi, Mart 2024 itibarıyla yüzde 50’ye kadar yükseltilmiş ve aralık ayına kadar bu düzeyde tutulmuştu. Yükselen faizlerin etkisiyle piyasadaki fonlar cazip getirisi dolayısıyla ağırlıkla TL mevduata kayarken, dövize azalan talep kurları baskıladı. TÜFE bazında enflasyonun yüzde 44,38 olduğu 2024 yılında nominal getirisi bunun çok altında kalan dolar ve euro yatırımcısını reel olarak zarara uğrattı.

Ekonomik aktivitede yavaşlama sinyalleri dolayısıyla artan beklentilerin de etkisiyle aralık ve ocakta toplam 500 baz puanlık indirimle politika faizini yüzde 45’e düşüren Merkez Bankası, şubat ayında faiz belirlemezken, bir sonraki toplantısını 6 Mart’ta yapacak. Yıllık toplantı sayısını 12’den 8’e indirmekle birlikte bankanın faiz indirimlerine devam edeceği bekleniyor.

Faizde indirim sürecinin TL mevduatın geçen yıl kazandığı cazibeyi azaltacağı, yeni rota arayışına girecek paranın yöneleceği adreslerden birinin de döviz olacağına işaret ediliyor. Tasarruf sahiplerinin uzun yıllardır gözde yatırım aracı olan döviz, ekonomik ve siyasi istikrarsızlık algısının arttığı durumlarda da altın ile birlikte güvenli liman olarak görülüyor. Dövize yönelişin yeniden artması ise kurlarda yukarı yönlü hareketi beraberinde getiriyor.

patronlardunyasi.com