Sağlık


Psikiyatri uzmanı Dr. Dilek Yeşilbaş, 'Buz dağının sadece görünen kısmı' diyerek Türkiye'de 15 milyonu aşkın ruh hastalığı teşhis almış kişi olduğunu söyledi.

Türkiye’de sağlık harcamaları ve hastalıkların görülme sıklığına bakıldığında ruhsal hastalıkların ikinci sırada yer aldığını belirten psikiyatri uzmanı Dr. Dilek Yeşilbaş “Ülkemizde 15 milyonu aşkın ruhsal hastalık teşhisi almış kişi olduğu sanılıyor. Bu rakamın buz dağının sadece görünen kısmı olduğunu ve son yıllarda çok arttığını gözlemliyorum. En sık görünen ruhsal hastalıklar ise depresyon, kaygı bozuklukları, obsesif kompulsif bozukluk, bipolar bozukluk gibi görünüyor” dedi.

EN SIK KADINLAR BAŞ VURUYOR

En sık destek başvurusunun kadınlardan geldiğine işaret eden Dr. Yeşilbaş, erkeklerin bıçak kemiğe dayanmadan tedavi arayışına girmediklerini söyleyerek ruhsal açıdan ciddi sıkıntılar yaşayan pek çok hastanın doktora gitmediği ifade etti. Dr. Dilek Yeşilbaş “Başlıca sebebin ruhsal hastalıkları tamamen reddetmek ya da konuya önyargıyla yaklaşmak olduğuna inanıyorum. Bazıları da kaynağı iman eksikliği, güçsüzlük, zafiyet, kusur veya eksiklik gibi yanlış inanışlara bağlayıp hastalık olarak görmüyor. İnsanlar mide ülseri, diyabet ya da tansiyon gibi hastalıkları kabul ettikleri kolaylıkta ruhsal rahatsızlıkları kabul etmiyor. Şu veya bu sebeple kendinden kaçmak, tedaviden mahrum kalmak ve bir çukurda gereksiz yere mücadele etmekten ibarettir” diye açıkladı.

GEÇMEYEN AĞRILARA DİKKAT

Uzun süredir geçmeyen ve bir türlü de sebebi tespit edilemeyen durumların psikolojik nedeni olabileceğini, bir de psikiyatriye görünmenizin iyi olabileceğini düşünmek gerektiğini tavsiye eden Dr. Yeşilbaş “Ruhsal rahatsızlığa sahip pek çok hasta, kronik geçmeyen ağrılarla (fi bromiyalji), sedef, egzama, kronik ürtiker, geçmeyen kabızlık ve ishal, çarpıntı, ölüm korkuları, kalp krizi endişeleri, bel sırt omuz tutulmaları ağrılarıyla farklı farklı kliniklerde sürünmektedir” değerlendirmesini yaptı.

‘TEKLİFİMİZ MECLİS’TE BEKLİYOR’ 

Adli psikiyatrist Prof. Dr. Fatih Öncü, "Gelişmiş ülkelerin büyük bir kısmında Ruh Sağlığı Kanunu var. Meclis’te bekleyen 3 tane taslağımız var. Ancak bunlar görüşülmedi. Bu yasa, hastaları önceleyerek, onların tedaviye erişimini kolaylaştırıyor. Ciddi ruhsal hastalığı olan kişilerin kendisine ya da başkasına zarar verme durumunda ne yapılması gerektiğini hızlı karar vermesine yardımcı olur. Sosyal güvencesi olmayanlara tedavi imkânı ve nitelikli hizmet verilmesi söz konusu olacak. Biz hasta yatışlarını mahkeme kararı ile yapıyoruz. Kişide ciddi akıl sağlığı varsa mahkeme kararı ile yatışı yapılır ve toplum açısından tehlikelilik sona erdiğinde çıkar." dedi.

Psikiyatrist Prof. Dr. Arif Verimli, "Bu tarz satanisttik seri katillerin kişilik yapılanmasında büyük bir özgüvensizlik ve başkalarına dönük şüphecilik var. Burada madde kullanımıyla realiteden tamamen koptuklarını, bu kızlarımızın kafasını keserken asla acı ve pişmanlık duymadıklarını, büyük bir nefret ve öfkeyle, ritüelistik öğelerle bu cinayeti işlediği görülüyor. Psikiyatrik popülasyonla normal popülasyon arasında suç işleme oranında fark yok. Bu sebeple Semih Çelik üzerinden kimseye ruh hastası dememek gerekiyor. Çözüm, Cumhurbaşkanlığı’na bağlı Uyuşturucu Müsteşarlığı’nın kurulmasıdır. Her ilin nüfusu oranında AMATEM’li Psikiyatri Hastanesi açılmalı ve en önemlisi de Ruh Sağlığı Yasası olması." açıklamasında bulundu.

‘TÜRKİYE İÇİN ŞART’ 

Üsküdar Üniversitesi Hastanesi psikiyatri uzmanı Prof. Dr. Nesrin Dilbaz: Ruh Sağlığı Yasası olması Türkiye’de şart. Yasanın amacı bireyi ve toplumu ruhsal yönden sağlıklı gelişimi ve ruh sağlığının korunması ile ilgili temel ilkelerin ortaya konulmasıdır. Ruh Sağlığı Yasası olsaydı eğer, yapılanların sonucunda da hatanın hukuka yöneldiği tarafı da bilinirdi. Bazen de şunu görüyoruz, suç işleyen kişiler ruh sağlıklarının yerinde olmadığını söyleyip, ceza ehliyetlerinin de ortadan kalkmasını sağlıyorlar. Psikiyatristlerin işleri çok büyük sorumluluk istiyor o nedenle yasa olmalı.

KISA MUAYENEYLE TESPİTİ ZOR 

İstanbul Bilgi Üniversitesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Adem Sözüer:  Psikiyatrik konularda ülkemizde sorun yok mu? Elbette var. Örneğin suç işleyen ve tehlike hali olan akıl hastaları için yeterli kurum ve personel yok. Bugün devlet hastanelerinde bir uzman hekim 50 hasta görürse, 3-5 dakikada ne ölçüde teşhis koyabilir. Ruhsal sorunları olan bir insanın suç işleyip işlemeyeceğini 5-10 dakikalık muayenelerle tespit etmek nasıl mümkün olabilir. Bu alanda alt yapıyı kuran tüm toplumu kapsayan bir Ruh Sağlığı Yasası gereklidir. Mevcut yasaların etkin bir şekilde uygulanmasıyla da pek çok sorun giderilebilir. 

‘HIZLI BİÇİMDE KANUNLAŞTIRILMASI ÖNEMLİ’

Türk-Alman Üniversitesi Öğretim Görevlisi Ceza Hukukçusu Prof. Dr. Ali Kemal Yıldız: “Ruh Sağlığı Kanunu Teklifi” başlığı altında bir kanun teklifi bulunmakta. Bu teklifin 13/2. maddesinde ruhsal hastalığa bağlı zarar verme riskinin olduğu ve başka tedavi imkânı bulunmadığının belirlenmesi durumunda hastanın istemi dışında tıbbi müdahalede bulunulması ve tedavi edilmesini düzenlemektedir. Eğer bu teklif kanun haline getirilirse zorla tedavi, koruma altına veya muhafaza altına alınmaları daha rahat bir işleyişe sahip olacaktır. Bu teklif kanun haline getirilinceye kadar TMK’nın 405 vd. maddelerinde akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan her yetişkin kişinin kısıtlanacağı düzenlemesi uygulanabilir. 

‘ÖNLEYİCİ OLACAKTIR’

Altınbaş Üniversitesi Öğretim Görevlisi Ceza Hukukçusu Prof. Dr. Hasan Sınar: Ceza adaleti sisteminde, bir suç işlendikten sonra şüpheli veya sanığın akıl hastası olup olmadığının belirlenmesi amacıyla “gözlem altına alınma” şeklinde bir tedbir var, bununla toplamda 3 aya kadar özgürlüğünden yoksun bırakılabiliyor. Bu tedbir suçun işlenmesinden sonra uygulanabildiği için sorunlu bireylerin ıslahı için bir ‘önleyici’ niteliğe sahip değil. Kesin sınırları ve şekil şartları belirlenecek bir yeni düzenleme rejiminin çok yararlı olabileceği kanısındayım.

 

patronlardunyasi.com