Patronlar


Mustafa Ali AYKOL

Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi, 3 ay önce konkordato başvurusunda bulunan ve 3 ay geçici mühlet kararı verilen Polin Holding ve holding bünyesindeki Polin Dış Ticaret A.Ş., Polin Su Parkları ve Havuz Sistemleri A.Ş., Futuraform Kompozit ve Reklam Ürünleri Sanayi ve Ticaret A.Ş. ile Polin Park Servis Hizmetleri A.Ş. için 2 ay süreyle ek geçici mühlet kararı verildi.

Geçici mühletin uzatılmasına karar verilenler arasında şirketin kurucusu Enver Pakiş'in çocukları ve ikinci nesil yöneticileri Barış Pakiş, Başar Pakiş ve Bilge Pakiş de yer aldı. 

1976'DA GEBZE'DE KURULDU DÜNYA MARKASI OLDU

Kaportacı çıraklığını bırakıp eğitime dönen, sonra mimar olan Yugoslavya göçmeni Enver Pakiş’in 1976’da kurduğu Polin, zaman içerisinde dünyanın en büyük su parkı ve kaydırak fabrikalarından biri oldu.

118 ÜLKEDE 3000'DEN FAZLA PROJEYE İMZA ATTILAR



48 yıllık maziye sahip olan şirket, 118 ülkede 3000'den fazla su parkı projesiyle sektörün öne çıkan şirketlerinden biri konumunda. 

Bünyesinde Polin Su Parkları, Polin Akvaryumları, Safari Parkları,  Funtastic Akvaryumlar, Funtastic Su Parkları ve Funtastic Eğlence Parklar, Tasarım Stüdyosu gibi çok sayıda şirketi bulunduran Polin Group, 2013 yılında holdingleşme sürecini tamamlamıştı.

Tüm üretimlerini Türkiye'de gerçekleştiren şirketin Fransa, Rusya, Çin, Fas ve Makedonya gibi ülkelerde satış ofisleri bulunuyor. 

TÜRKİYE'YE GELDİĞİMDE TÜRKÇE BİLMİYORDUM

Fotoğraf açıklaması yok.

Enver Pakiş, kendi hayat hikayesini ve şirketin kuruluş  hikayesini 2005 yılında Hürriyet Gazetesi’ne şöyle anlatmıştı: 

"Biz Sancak Bölgesi’nden geldik. Orada Osmanlı ruhuna sadık insanlar yaşar. Srebrenikalıyım. Sancak Bölgesi savaşçıdır, bizim orası da en savaşçıdır. Son Bosna Savaşı’nda da öyle oldu. Dedem de öyleydi. Sırplar gelince arazilerine güvenmiş ama sonra da komünistler gelince onlara da katılmadı ve onlar da arazilerini almışlar. Yani benim dede fazla Osmanlı’ydı. Ailemin bir kısmı 1928’de gelmiş. 1958’de de ben 14 yaşındayken Türkiye’ye geldik"

"Türkiye'ye geldiğimizde Türkçe bilmiyordum. O yüzden ailem beni Dolapdere'de bir Ermeni ustanın yanına kaportacı çırağı olarak verdi.Çok güzel arabalar gelirdi, sahipleri çok zengin. 14 yaşındaydım. Dayım da oto boyacısıydı. Beni kaportacı yetiştirip birlikte çalışırız diye düşünmüş. Ancak ben kitap okumayı çok seviyordum. Bütün Rus ve Fransız klasiklerini okumuştum. Sürekli de tahsil yapmak istiyordum"

KAPORTACI ÇIRAKLIĞINDAN MİMARLIK FAKÜLTESİNE

"Bir gün bizim usta bir arabayla uğraşıyor. Arabanın altına girmiş, didiniyor. Onu bir süre izledim ve sonra kendi kendime kesin bir karar aldım. Dedim ki ‘Ben bu işin kralı olsam yine bu arabaların altında olacağım tıpkı ustam gibi. Bunu istemiyorum. Mutlaka okumalıyım.’ Hafta sonunu bekledim, haftalığımı aldım ve Tekirdağ’daki ailemin yanına gittim. ‘Neden geldin’ dediler. Ben de ‘Okuyacağım, bir yıl sınıfta kalırım Türkçe’yi öğrenirim ama okurum’ dedim. Beni Tekirdağ Namık Kemal Lisesi’ne kaydettiler. Liseye başladım ve ilk dönem edebiyat ile kompozisyon zayıf geldi öteki dersler çok iyi. İkinci dönem onlar da kurtuldu ve ben o yıl birinci olarak sınıfı geçtim. Liseyi bitirdiğimde üniversitelerin sınavlarına girdim, hepsini kazandım. Aile büyüklerim mimarlığı tavsiye ettiler ve İTÜ mimarlığa yazıldım. Orayı da devre kaybetmeden bitirdim. Sonra şirketi kurdum..."

patronlardunyasi.com