Narin'i öldürüp cinayeti tüm kasabaya meşru gösterenler ve toplumsal ikiyüzlülüğün perde arkası

Narin'i öldürüp cinayeti tüm kasabaya meşru gösterenler ve toplumsal ikiyüzlülüğün perde arkası

Kim kıydı Narin'e, kim örtbas etti melek yüzlü Narin'in boğazını sıkan o şeytanın elini, kim/kimler bu cinayeti tüm kasabaya meşru gösterecek ortamı hazırladı. Kimler neden sustu, kimler neden cinayetin hem sessiz tanığı hem de işbirlikçisiydi?  

Narin'i öldürüp cinayeti tüm kasabaya meşru gösterenler ve toplumsal ikiyüzlülüğün perde arkası
16px
24px
13.09.2024 11:02Güncelleme: 13.09.2024 11:09
ABONE OLgoogle

Toygun ATİLLA

Boğazım düğümleniyor. 

Her Narin haberi okuduğumda her Narin ismi duyduğumda... 

Çok kez yazdım. Bir kere daha yazayım. Türkiye, süreci değil hep sonucu tartışır. O sonuçta, günün şartlarında değerlendirilir, herkes bir duyar kasar, herkes bir insansever olur, kimi bir bilen şeklinde yalandan bilgi satar, kimi bir aziz postuna bürünür ahlak satar. Yağ, satar bal satar sonra uzar gider. 


FAİLİ KORKUNÇ SUÇLARI VE GÜNAHLARI İLE KARŞILAŞTIĞIMIZDA TANIRIZ 

Peki o cinayet işlene kadar o toplumun ahlak bekçileri, siyasetçiler, milletin vekilleri, araştırmacı gazeteciler neredeydi ? 
FETÖ'yü anlattığım İFŞA kitabının önsözünde yazmıştım. 

"Faili korkunç suçları ve günahları ile karşılaştığımızda tanırız. Oysa ki ne bir anın ne de bir gecenin sonucudur işlediği suçlar. Adım adım o ana o noktaya gelmiştir. Uzun bir sürecin sonucudur fail ve suçları ile tanıştığımız zaman dilimidir. O büyük suçları işlerken ise hep aramızda, yanı başımızdadır. Kibar ve inandırıcı olarak karışmıştır aramıza. Güç ve kötülüğün ayinlerinden uzaktır, sıradandır. Tıpkı bizler gibi. 
Suçlarını, günahlarını aramıza karışarak örter, yeni suçlarını ise hep aramızdayken işler" 

Oysa ki, ne bir anın ne de bir gecenin sonucudur işlenen suçlar. Adım adım o noktaya gelmişlerdir. 

Tıpkı Narin'in katledilmesi gibi... 

Düne kadar kimselerin adını bile bilmediği Tavşantepe köyünde bir koca kasaba nasıl 8 yaşındaki bir meleğin katline sessiz kaldı

Bir küçük kasaba nasıl böyle bir suça ortak oldu ? 
O kasaba neden katille işbirliği yaptı ? 
Bunları düşündünüz mü ? 
Biz bu hale nasıl gelebildik diye bir birimize sorup Narin'e ağlarken aslında hepimiz o iki yüzlü ortamın başka alemlerdeki iş birlikçileri, suç ortakları mı olmuştuk ? 

ŞİDDET BİR ORTAM MESELESİDİR

Sevgili Şelçuk Şirin hocam bugün Oksijen'deki makalesinde şu değerli tespiti yapmış:

"Şiddet bir ortam meselesidir. Cezasızlık ortamı hayatın her alanında zayıf görüleni ezip geçiyor. Bu gidişe bir dur demek elimizde. Ya adaleti tesis edeceğiz ya da her gün başka bir sefaleti çekmeye devam edeceğiz" 

Selçuk Şirin'in yazısında çocuklara karşı işlenen suçların en büyük artış gösteren suç kategorisinde olduğunu da öğreniyoruz. 8 yılda çocuklara karşı işlenen cinsel suçlar iki kat artmış. Sadece 2023'te çocuklara karşı işlenen cinsel suçlar 40 bin 713. Bu davalarda 36 binin üzerinde sanık mahkemelere çıkmış. Bunların 7 bin 88'i hüküm giymiş. 

NARİN KURBAN EDİLENE KADAR NELERİ KONUŞMADIK?
Narin öldüğü güne kadar bu korkunç istatistiği konuştuk mu ? 
Hayır .
Narin cinayeti unutuldaktan sonra bu toplumsal sorunu konuşacak mıyız ? 
Elbette hayır. Unutup gideceğiz, bir başka Narin ölene kadar. 
Bu ortamı doğuran sebepleri tartışıp, çözümleri bulacak mıyız ? 
Hangi olayı çözdük, debepleri ortaya koyduk, tartışık ve çözüm bulduk ki, buna bulacağız. 

Umutsuzum, yazarken bile kalemimin üzerinde kara bulutlar dolaşıyor. 

İKİ YÜZLÜLÜK SORUNUMUZ 
Hep mi iki yüzlü bir toplumduk yoksa sonradan mı olduk ? 
Bilmiyorum.  
Ama şunu biliyorum. 
Toplumun bireyler üzerindeki algısı, çoğu zaman olguların ötesine geçerek bir gerçeklik inşa eder. Bu gerçeklik, büyük oranda görünen davranışlar, toplumsal statü ve kişisel şöhret üzerine kurulur. Ancak, bu yüzeysel gerçeklik çoğu zaman ardında karanlık sırlar ve ikiyüzlülüğü gizler. Algı ile olgu arasındaki uçurum, özellikle kişilerin kamuya açık profili ile özel hayatlarındaki davranışları arasında belirginleşir.
Bizim gördüğümüzle, içine girdiğimizde gördüğümüz birbirinden farklı figürler haline dönüşebiliyor. 

DÜRÜSTLÜK MASKESİNDEKİ RİYAKARLIK 
Kamuoyuna hitap eden bir insan düşünün. İster, gazeteci ister iş insanı ister avukat, hatta hatta bir din görevlisi veya akademisyen... 

Her gün televizyonlara çıkan, toplumsal vaaz veren bir kişi...

Kendisini kadına karşı şiddetle savaşan, adaletin savunucusu olarak tanıtmış... 

Bu kişi veya kişiler dosyalarında ve şovlarında kadını bir sembol olarak kullanarak toplumsal algıları manipüle etmeyi başarmış, şöhret basamaklarını hızla tırmanmış... 

Bu kişinin "dürüstlük" maskesi, toplumun ona karşı inşa ettiği algıya tam olarak uyar. 

Kadına şiddeti diline pelesenk ederken, kendi eşine bile şiddetten geri durmaz...

Toplumsal kurallara uymaktan bahsederken ve imtiyazlı olmanın toplumsal dengeyi nasıl bozduğundan bahsederken, hakkı bile olmayan çakarlı arabası ile her türlü konforu başkasının üzerinde tutar. 

Hak hukuk adalet derken adaleti para ile satın almaktan geri durmaz. mtiyazı kendi lehine kullanan bir figür vardır karşımızda. 

ALGI VE OLGU UÇURUMU 
Algı ve Olgu Arasındaki Uçurum, bireylerin ikiyüzlülüğünü en net şekilde ortaya koyan çelişkilerden biri olarak karşımıza çıkar. Dışarıdan bakıldığında şöhretli, bir figür gibi görünen bu kişilikler, gerçekte kadını ezmek, onu sadece bir araç olarak kullanmak gibi karanlık bir gerçekliğin içindedir. 

Bu tür kişiler, topluma örnek olma konumunda olduklarını düşünürken, aslında yalnızca kendi çıkarları için adaleti ve insan haklarını araçsallaştırmaktan öteye gitmez. 

İki yüzlülükle inşa edilen bir toplum, Narin gibi meleklerin katledilmesini engelleyemez. 

BİR DE İYİ İNSANLAR VAR 
O kadar kötü şey içinde hiç mi iyi bir şey yok... 

Onlar ki bence bu toplumun ayakta kalmasının harcı. 

Onları şov yaparken görmezsiniz. Sadece çalışır, üretir ve sessizce topluma katkı sağlarlar. 

Onlar sigortadır. 

İyiliklerini bile kimseye duyurmadan yaparlar. 

Böyle insanlar da var dedirtirler. Bunlar arasında iş insanları da, gazeteciler de, avukatlar da, akademisyenler de din adamları da vardır. 

Tıpkı biraz önce tarif ettiğimiz iki yüzlüler de olduğu gibi. 

40 BİN İSTİSMAR EDİLEN ÇOCUĞUN SOSYOLOJİK PATLAMASI 
Tam yazımın sonuna gelmiştim ki... 

Bahsettiğim "iyi" insanlardan bir iş insanı dostum telefonla aradı. 

Laf lafı açtı, yazımdan, Narin'den toplumdaki iki yüzlülerden, 2023'te 40 bin çocuğa istismar davası açıldığından bahsettim. Kendi yorumumu aktardım. 

Şöyle bir itirazı oldu. Ancak kıymetli bir görüştü. Aktarmak istedim. 

"Evet Narin'in ölümü bir felaket ve sonuç. Ama günlerdir bu toplumun Narin olayını konuşması da kıymetli bir sonuç. O hasır haltı edilen, görmezden gelinen 40 bin çocuğa yönelik istismarın toplumsal patlamasının sonucu. 
Bir de olaya bu yönünden bak. Narin olayının belki de en olumlu sonucu, toplum bu çocuk cinayetlerine, istismarlarına tepki vermiştir. Bu tepkinin oluşmasının ardında ise o istismara uğrayan ve hiç konuşulmayan 40 bin çocuğun yaşadıkları vardır."

patronlardunyasi.com

E-Bülten Aboneliği
İş, Ekonomi ve Cemiyet hayatının özel gündemi Patronlar Dünyası'nda... Günlük E-Bülten'imize abone olun, Patronlar Dünyası ayrıcalıklarını yaşayın.
Patronlar Dünyası ile Bir Adım Önde