Narin cinayetindeki dezenformasyon perdesi adli makamların gerçeklere ulaşmasını engelliyor
Narin cinayetindeki sessizlik ve dezenformasyon perdesi adli makamların gerçeklere ulaşmasını engelliyor. Jandarma Komutanı’nın dahi gönüllü ya da gönülsüz bir parçası olduğu bu süreci kim, nasıl yönetiyor?
Feramuz ERDİN
JANDARMA KOMUTANI NEDEN ÖYLE KONUŞTU?
Narin’in kaybolmasının üzerinden neredeyse bir hafta on gün geçmişti ki İl Jandarma Komutanı umutları yükselten bir konuşma yaparak elde bilgiler olduğunu ve Narin’i canlı olarak buldukları müjdesini vermeye yakın olduklarını açıkladı. Oysaki başta bizler olmak üzere kamuoyunun çoğunluğu artık Narin’in hayatta olduğundan ümidi kesmişti. En yetkili ağızdan gelen bu müjde hepimizi yeniden umutlandırmıştı. Bu konuşmadan sona Narin’den hiçbir haber gelmediği gibi, kayboluşunun on dokuzuncu gününde gelen bir ihbar üzerine cesedi dere yatağında gömülü halde bulundu!
Kamuoyu en önemli soruyu sordu ama cevabını net olarak alamadı: Jandarma Komutanı bu konuşmayı hangi amaçla ve hangi bilgiye dayanarak yapmıştı? Eğer kendisi bilerek dezenformasyon yapmadıysa, onu bu şekilde yanıltan kimlerdi?
DEZENFORMASYON BOMBARDIMANI
Olayın ilk anlarından itibaren anne ve babanın sürekli medya üzerinden bir manipülasyon yürüttüğü dikkatli gözlerden kaçmamıştı. Belki de sadece 100 kişinin yaşadığı bir köyde evinin önünden kaybolan bir çocuğun olayındaki sis perdesi bir türlü kalkmıyordu. Bir yandan arazi köşe bucak taranırken, diğer yandan da adli bir olay olması şüphesiyle kamuoyunu germemeye dikkat edecek şekilde bir soruşturma yürütülüyordu. Aile fertlerinden, akrabalardan ve komşulardan ise olayın çözümüne yönelik çıt çıkmıyordu. Adeta yer yarılmış ve Narin içine girmişti! Dijital delillerin azlığı yanında, olay çevresinden sağlıklı bir bilgi akışının olmayışı adli makamların elini – kolunu bağlamıştı. Anne ve baba ile kardeşler ise sanki kamuoyunun dikkatini dağıtma görevini üstlenmişti.
Sosyal medya üzerinde ilgi çekmek isteyen herkes Narin ile ilgili aslı astarı olmayan içerikler üretmekten geri kalmıyordu. Bunlardan hangilerinin kamuoyunu ve adli makamları yanlış yönlendirmek amacıyla kurgulandığını ayrıca araştırmak gerekir. Çünkü küçük Narin’in katledilişi bugüne kadar görülmemiş bir dezenformasyon bombardımanına sahne oldu. Oysaki bilmesi gerekenler her şeyi zaten en baştan beri biliyordu! Dezenformasyon da kitlesel suskunluğu sağlayan o tek merkezden mi yönetiliyordu?
BABA BİR ANDA BÜLBÜL KESİLDİ
Şüpheliler tespit edildikçe ve bunların ifadeleri belirginleştikçe kamuoyunda bir kanaat oluşsa da gerçeğin kendisine henüz ulaşılamadı: Narin’e kim, neden kıymıştı?
Olay anında il dışında olduğu bilinen Narin’in babası ifadesi alınıp salıverildikten hemen sonra ortadan kayboldu ve yine satın almamızı istediği yeni bir hikayeyle karşımıza çıkıverdi: Narin’i alacak verecek konusundan dolayı, cesedi gömdüğünü itiraf eden Nevzat’ın öldürdüğünden şüpheleniyordu. Babasına göre Nevzat 80 bin liralık anlaşmazlık için kızını öldürmüştü! Peki, bunu kızının kaybolduğu ilk gün Jandarma’ya söylemiş miydi? Tabii ki, hayır!
KATİL NEDEN AİLE DIŞINDAN OLAMAZ?
Özellikle birbirini tanıyan ailelerde, maddi çatışma ve anlaşmazlıklar sıklıkla olsa da çocuklar bu anlaşmazlığın kurbanı olarak seçilmez. Töre olarak da adlandırabileceğimiz kurallar nedeniyle, birbirinin ailesini bilenler açısından çocuklar zaten bu anlaşmazlıklara karıştırılmaz ve hele ki maddi bir anlaşmazlığın intikam konusu olamaz!
Kaldı ki katilin aile dışından birisi olması halinde, biz o katilin de cesedinin bulunduğu haberini ta ilk günden duymuş olurduk!
KATİL BULUNUR MU?
Ailenin bu dezenformasyon gayretini göz önünde bulundurduğumuzda katilin aile içinden birisi olması ihtimali çok yüksektir. Ancak katil ya da katiller vicdanı sızlayıp da itiraf etmezlerse, bu cinayetin kimler tarafından işlendiğinin ortaya çıkarılması mevcut şartlar altında pek de mümkün görünmemektedir.
Adli Tıp raporundan mucize beklenmemelidir.
patronlardunyasi.com