Murat Saygı'nın özel hayatı
Doğan TV Holding Başkanı Murat Saygı, hangi takımı tutuyor? Hangi markaları tercih ediyor? İşte özel dünyasına ait çok özel bilgiler...
Başar Babataş'ın röportajı/Gentleman
Televizyon dünyasında bir 'centilmen'
Murat Saygı… Doğan TV Holding Yayın Grup Başkanı. O televizyon dünyasına yön veren isimlerden biri. Murat Saygı'yla Kemer Country'deki evinde keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
Murat Saygı… Doğan TV Holding Yayın Grup Başkanı. Televizyon dünyasının en başarılı yöneticilerinden biri. Türk televizyonculuğunun dönüm noktasında hep kilit rol oynayan aktörlerden biri oldu. Özel yaşamıyla ise geri planda kalmayı tercih etti. Murat Saygı, Kemer Country'deki evinin kapılarını Gentleman'a açtı. Biz de Murat beyle soğuk bir İstanbul gününde sıcak bir sohbet gerçekleştirdik…
Televizyon dünyasına girmeniz biraz tesadüfler sonucu olmuş. Nasıl gelişti bu süreç?
Ben idealist bir makine mühendisi olmak için yola çıkmıştım. Boğaziçi Üniversitesi'ni bitirdikten sonra TOFAŞ'ta çalışmaya başladım. İki, iki buçuk yıl kadar orada çalıştıktan sonra baktım ki idealist bir makine mühendisinin yapabilecekleri çok sınırlı. Rutin işler de beni daraltmaya başlamıştı, değişikliğe karar verdim. O esnada Türkiye'de leasing sektörü de yeni yeni gelişiyordu ki İktisat Leasing'e başvurdum. İktisat Leasing, ilk kurulanlardan olduğu için ortam da uygundu ve hızlı bir şekilde yükseldim. 5-6 yıl kadar çalıştım orada. Derken İktisat Grubu (Erol Aksoy) o sıralar televizyon işine girdi. Ben de yer değiştirme ihtiyacı duyuyordum ki Erol bey bana Alo Show ve radyoların genel müdürlüğünü teklif etti. Hiç anlamadığım bir işti bu. Ama bazen ben 30 saniye düşündükten sonra hemen kararımı veririm ben ve geriye dönüp bakmam. Nihayetinde peki dedim. Program koordinatörlüğü, teknik ve mali işler derken Show TV'nin genel müdürü oldum. 5-6 sene bu görevi yürüttüm. Daha sonra Show TV'yi Çukurova Grubu satın aldı. Bir süre de onlarla çalıştıktan sonra Kanal D'nin genel müdürü olarak Doğan Grubu'na geçtim. Son İki – üç senedir de Doğan Doğan TV Holding Yayın Grup Başkanıyım. Bildiğiniz gibi D Smart bebeğini doğurduk bu süreçte. Böylelikle planlanmamış bir kariyer oldu diyelim.
Bugün Türkiye'nin en büyük televizyon grubunun başındaki isimsiniz. Ama o dönemler durum farklıydı. Hiç korkmadınız mı?
Benim güvendiğim bir şey vardı. Bence mühendisler, doktorluk ve avukatlık dışında her şeyi yaparlar. Ben Kova burcuyum, o yüzden de her şeyi mantıkla çözerim.
Her şey birbirinin türevi olmaya başladı. Herkes bundan şikayetçi ama reytingler tam tersini söylüyor. Bu durumun sebebi ne?
Bunun en büyük temel nedeni, reklam verenlerin sabit düzeyde giden işlere reklamlarını vermeleri. Onlar da biraz tembellik ediyorlar açıkçası. Artık izleyici tepki veriyor aslında. Sıkılan izleyici dijital platformlar sayesinde tematik kanallara kaçmaya başladılar. Reytingler de oraya kaçmaya başladı haliyle. Aslında büyük kanallar uzun vadede kaybediyorlar.
D Smart'ta bu tespitler sonucu doğdu diyebiliriz o halde…
Kesinlikle. Buradaki en önemli tespitimiz, uzun zamanlı yaptırdığımız bir araştırma sonucunda insanların daha çok kanalı, daha temiz bir sinyal ile görmek istemeleriydi.
Televizyon dünyasından sıkıldığınız zamanlar oluyor mu?
Televizyon dünyasından sıkılmadım ama bu dünyadaki bazı ilişkilerden sıkıldım. O kadar az gerçek dostunuz olur ki, tamamen menfaat dünyasıdır. On yedi senedir bu sektörün içindeyim, üç - beşi geçmez dost diyebileceğim insan sayısı. Çok arkadaşınız olur, bütün sanatçıları arkadaşınız sanırsınız, ama yüzde 95'i menfaate dayalı ilişkilerdir. Bu çok acı tabii.
Siz genellikle hangi kanalları izlersiniz diye sormayacağızm ama genellikle ne tür programları izliyorsunuz, merak ediyorum?
Ben kanal değil program izliyorum. Bazen de DVD belgeseller ve filmler izleriz evde. Hiçbir diziye takıklığımız yok. Bir zamanlar vardı, ilk başlarda Yaprak Dökümü falan seyrederdik ama 10-15 bölüm sonra hayatınızda ciddi bir taahhütname o.
Programlarını dizi saatlerine göre ayarlayan insanlar var ama...
O sağlıksız bir durum tabii. Sosyal bir hayatımız da var nihayetinde.
Siz televizyon dünyasının en centilmen yöneticilerinden biri olarak biliniyorsunuz camiada. Ama böylesi bir rekabet ortamında centilmence ve kuralına göre oynamak zor olsa gerek…
Şöyle, benim televizyon yöneticiliği yaptığım dönem şimdikinden çok daha zevkliydi. Bir tarafta Faruk Bayhan vardı ki ben onun yanında da çalıştım, o beni yetiştirdi diyebilirim. Ağabeymdir de. Sonra gırtlak gırtlağa rekabet de yaptık. Diğer tarafta Fatih Eyüboğlu, rahmetli Cem Şaşmaz vardı. Keza Vahit Alpata ve Ekrem Çatal'da öyle. Kaldı ki o dönemler hepimizin patronları gırtlak gırtlağa kavga halindeyken bile biz aramızda bu konuları sakinleştirmeye çalışırdık. Dolayısıyla program ve reyting rekabeti bizler için farklı şeyi ifade ederdi, kendi şirketlerimizle ilgili ortak menfaatler başka bir şeyi.
2009'da izleyiciler için planladığınız yenilikler var mı?
D-Smart tarafında var. 'İstediğin zaman izle' hizmeti geliyor. Kutuya kayıt edip, geri alabileceğimiz, internetten film indirebileceğiniz bir kutu olacak (PVR). İlk altı ay içinde hizmete sokmayı düşünüyoruz. Krizden dolayı yeni kanal lansmanlarını biraz askıya aldık.
D-Smart'ın abone sayısı kaça ulaştı?
Şu an 950 bin civarında.
Maç yayınları için planlarınız?
Yabancı maçların bir çoğunu yayınlıyoruz zaten. 2009'dan itibaren UEFA ve Şampiyonlar Ligi'nin bütün yerli ve yabancı maçları da bizde olacak. Lig yayınlarının ihalesi 2010'da yapılacak, o ihaleye de gireceğiz. Ama şuursuz bir rakama giderse bırakabiliriz de. Nihayetinde biz bugünlere lig ile gelmedik. Avrupa'da olduğu gibi maç yayın hakları iki ya da üçe de bölünebilir. Aklı başında rakamlar da olursa niye olmasın?
Gelelim hobilerinize… Boş vakitlerinizi nasıl geçiriyorsunuz?
Ben eski profesyonel basketbolcuyum. Şimdilerde eski basketbolculardan oluşan bir grubumuz var, haftada iki gün Kemer'de basketbol oynuyoruz. 10 yıl evvel tenise başlamıştım. Çok eğleniyorum. Çok keyif alıyorum. Bir ara ata binmeye başladım. Tabii o daha meşakatli ve organize bir iş. Sırf size de bağlı değil biraz ata da bağlı (gülüyor).
En son hangi filme gittiniz?
AROG'un galasına…
Hangi takımı tutuyorsunuz?
Beşiktaşlıyım.
Beşiktaş'ın maçlarına gidiyor musunuz?
Bir sene öncesine kadar çok sık gidiyordum ama artık bıraktım. Çünkü sıkıldım. Hep bir ümitle başlıyoruz, öyle şeyler oluyor ki sukut-u hayal oluyor sonu. İyi oynanan futbolu izlemekten keyif alıyorum. Mesela Galatasaray'ın UEFA şampiyonu olduğu yıl, içerdeki ve dışarıdaki bütün maçlarına gittim.
Basketbol maçlarını takip ediyor musunuz?
Yok eskisi kadar edemiyorum.
Basketbolda da Beşiktaşlı mısnız?
Yok, basketbolda tuttuğum bir takım yok.
Peki alışverişle aranız nasıl?
Alışverişi yutdışında, özellikle de Amerika'da yapmayı seviyorum. Nedenini sorarsanız, o Alışveriş Merkezleri'ndeki büyüklük duygusu beni coşturuyor.
Marka tutkunuz var mıdır?
Ben spor giyinmeyi çok severim o yüzden takım elbisede marka tutkum yoktur. Fakat spor giyimde Polo Ralph Lauren hastasıyım. Nedeni de çok basit, eskimiyorlar. Aldığım bir tişört bile senelerce rengi kaçmadan, yıpranmadan duruyor. Birine veririken bile içim gidiyor.
Saatlerle aranız nasıl?
Ben saati çok severim. Gereğinden fazla saatim var bu yüzden. Ama mesela Rolex'in Daytona diye bir modeli var en favorim odur.
Hayatta en çok sevdiğiniz üç şey nedir diye sorsak?
Karım, çocuklarım ve işim. Dördüncüsü de spor yapmak.
Gerçekleştirmek isteyip de fırsat bulamadığınız bir düşünüz var mı?
Var. Kutuplara gitmeyi çok istiyorum ama henüz gidemedim.