Lübnan’da 1860’da çıkan ve binlerce kişinin ölümüyle sonuçlanan karışıklığı yatıştırmak için Şam Valisi Mareşal Ahmet Paşa’yı idam etmiştik

Lübnan’da 1860’da çıkan ve binlerce kişinin ölümüyle sonuçlanan karışıklığı yatıştırmak için Şam Valisi Mareşal Ahmet Paşa’yı idam etmiştik

Bu hafta içinde Lübnan’dan vatandaşlarımızı donanma gemilerimizle tahliye ettiğimizde, Lübnan için tarihimiz boyunca yaptığımız fedakarlıkları hatırladım. Lübnan’da 1860’da çıkan ve binlerce kişinin ölümüyle sonuçlanan karışıklığı yatıştırmak için Şam Valisi Mareşal Ahmet Paşa’yı idam etmiştik.

Lübnan’da 1860’da çıkan ve binlerce kişinin ölümüyle sonuçlanan karışıklığı yatıştırmak için Şam Valisi Mareşal Ahmet Paşa’yı idam etmiştik
16px
24px
13.10.2024 17:48Güncelleme: 13.10.2024 18:15
ABONE OLgoogle

Burak ARTUNER 

Osmanlı topraklarına 1516 Ekim’inde katılan Lübnan'da halkın çoğunluğunu 19’uncu yüzyıla kadar Dürziler ile "Maruni" denilen Hıristiyanlar teşkil ediyordu

Lübnan, 1800’lerde yabancı nüfuz, rekabet ve entrikalarına en çok sahne olmuş Osmanlı vilayetlerinin başında geliyordu. 1845 yılında alınan tedbirler ve kurulan idare şekli, burasını on beş yıla yakın bir süreyle barışa kavuşturmuştu. 

1860'da Şam.

AVRUPA DEVLETLERİ KIŞKIRTIYORDU 

Ancak Avrupa devletlerinin müdahaleleri durmak bilmiyordu. 
Bir taraftan Fransızların Lübnan Marunîlerini sürekli Müslümanlar aleyhine kışkırtmaları, diğer taraftan İngilizlerin Dürzileri el altından vaatlerle himaye etmeleri burada gittikçe gerginleşen bir hava yaratmıştı. 

Osmanlı döneminde Lübnan haritası.

VALİ AHMED PAŞA GERGİNLİĞİ FARK EDİP ASKER TALEP ETTİ

Şam valisi de Arabistan ordusu Müşiri Ahmed Paşa, durumu hissettiğinden Babıali’ye başvurup gerekli tedbirlerin alınmasını ve bu arada bu bölgeye bir miktar daha asker gönderilmesini istedi. Lâkin, merkezi hükûmet buna aldırış etmemekle kalmayıp buradaki askerin bir kısmını geri çekti. Böylece Suriye ordusu zayıflamış oldu.

OLAYLAR PATLAK VERDİ 

İşte bu sırada, Ahmed Paşanın tahmin ettiği gibi olaylar patlak verdi. Beyrut civarındaki Kesrivan Marunîleri kendi şeyhleri aleyhine ayaklanarak beş yüz kadarı Baabda’da toplanmışlardı. Durumu haber alan Ahmed Paşa, hemen bölgeye bir miktar asker göndermiş, kendilerine bir hâdise olmadıkça müdahalede bulunmamalarını bildirmişti.
Dürzîler' de, Marunîler de gizli gizli hazırlanıyorlardı. İlk tecavüz, Maruniler'den geldi. Kırk kadar Maruni bir Dürzî köyüne hücum etti. Dürziler bunları püskürttükleri gibi Baabda'da toplanmış olan Marunîleri de dağıttılar.

Aynı zamanda Dürzi ailelerinden Canbulat'lara mensup Said Bey, İsmail Atraş'ın idaresinde olarak Marunilere hücum ettiler. Beyrut Valisi Hurşid Paşa, Fransız konsolosunun müracaatı üzerine üç yüz kadar asker gönderdiyse de, gerek bunlar ve gerekse daha evvel gönderilenler Müslümanlara karşı Hıristiyanları müdafaa etmek istemediklerinden hiçbir şeye karışmıyorlardı.

1860 olaylarında binlerce kişi hayatını kaybetti.

BİNLERCE KİŞİ HAYATINI KAYBETTİ 

Hatta içlerinden bazılarının yağmalara katıldığı konsolos tarafından iddia edilmekteydi. Marunilerin yeniden bir Dürzî köyüne saldırmaları üzerine Raşeyya, Sayda, Cizzim, Hasbeyya, Deyrülkamer ve Zahle'de bir çok çarpışmalar oldu. Hıristiyan evleri taarruza uğradı. Ölen ve yaralananların sayısı binleri aşmıştı.  Canbulatoğlu Said Bey Cizim'i tamamen yağma etmişti. Burada Dürzîler Marunîleri katletti. Kaçanlar Sayda'ya geldilerse de, buradaki Dürzîler de onları öldürdüler. Havran Dürzîleri ise, Marunilerin toplu ve kalabalık olarak bulundukları Raşeyya ve Hasbeyya'yı kuşatmışlardı. Mutasarrıf ve kaymakamlar Hıristiyan halkı himaye ederek yeniden bir hâdiseye meydan vermediler.

Bundan sonra, Marunilerin kalabalık ve kuvvetli olarak bulundukları Zahle Dürziler tarafından sarıldı. Konsoloslar, Hurşid Paşaya başvurarak Baabda’daki askerlerin buraya gönderilmesini istediler. Vali, Hıristiyanlar da silahlarını bırakmak şartıyla bunu kabul edeceğini bildirdi.

Fakat Dürzîler bunlardan evvel davranıp kasabayı zapt ettiler. Halk, kaçıp kurtulduysa da, Marunileri tahrik eden bir kaç Cizvit papazı öldürüldü. Deyrülkamer, kumandanlardan Tahir Paşanın kefaletiyle savaşsız Dürzilere teslim olmuştu. Dürzîler önce rahat durdular. 21 Haziran 1860’da birdenbire Marunilere hücum ettiler. 

Osmanlı askerlerinin himaye edebildikleri kurtuldu, diğerleri öldürüldü veya kaçmağa mecbur kaldı. Hurşid Paşa, süratle olay yerine gelerek bütün gücüyle uğraşıp düzeni iade ettiyse de burada pek çok Maruni ölmüş ve olay Avrupa'da büyük heyecan
uyandırmıştı. 

ÇOCUKLARIN OYUN KAVGASI KATLİAMA DÖNÜŞTÜ 

Bu olaylar henüz sona ermişken, temmuz 1860’da Şam olayı patlak verdi. Her şey oyun oynayan Hıristiyan ve Müslüman çocuklar arasında çıkan bir kavgayla başladı. Çocukların kavgasına büyüklerin Dürzî ve Maruniler arasında yeni bir çatışma meydana geldi. Şehirde çeşitli mezheplere mensup yirmi beş bin kadar Hıristiyan vardı. Ahmed Paşa, bu işte tarafsız kalmak isteyerek yanındaki askerlerle müdahalede bulunmayıp hükümet konağına kapanmak hatasını işledi.

Ölenler arasında Hollanda ve Amerika konsoloslarının da bulunması meseleye birdenbire siyasî bir olay mahiyeti verdi. Bu sırada, Cezayir’den kaçıp Şam'da yerleşmiş olan Emîr Abdülkadir maiyeti halkı ve Şam'da bulunan Cezayirlilerle Hıristiyanları müdafaa için ortaya atıldı. Onun bu müdahalesiyle katliamın önüne geçildi. Cezayirliler sokaklarda manga manga gezerek Hıristiyanları topluyorlar, tecavüzde bulunmak isteyenleri silah zoruyla dağıtıyorlardı. 

Konsoloslar, yerli ve yabancı papazlar, rahipler Abdülkadir'in evine sığınmışlardı, Kutsal toprak papazları manastırlarını terk etmek istemedikleri için hepsi öldürüldüler. Şehirdeki yerli ve yabancı Hıristiyan müesseseleri, hatta konsolosluklar bile yağmalanıp yakıldı.

İSTANBUL ALARMA GEÇTİ 

Haber, süratle duyuldu. İstanbul'da büyük bir endişe hasıl oldu. Abdülmecid, olayın Avrupa'da yaratacağı tepkiyi beklemeden Üçüncü Napoleon ile Kraliçe Viktorya'ya teessürünü bildiren mektuplar gönderdi. Hariciye Nazırı Fuad Paşa ise Lübnan vak'ası duyulunca fevkalade komiser olarak gerekli tahkikatı yapmak ve tedbirleri almak için büyük yetkilerle Lübnan'a yolladı. 

Keçecizade Fuad Paşa, sert tedbirlerle olayları engellemeye çalıştı.

Hariciye Naziri Fuad Pasa, yanında üç bin askerle 9 Temmuz 1860’da İstanbul’dan hareket etti. Beyrut'a vardığı gün, Şam olaylarını haber almış bulunuyordu. Yanındaki askerlerin bir kısmını Lübnan'a gönderip Şam’a giderek duruma süratle el koydu. Şehrin ileri gelenlerini toplayıp ve yağma edilmiş malları derhal teslim etmeleri, aksi halde hepsinin şiddetle cezalandırılacağını kat'i şekilde bildirdi. Şam halkı birkaç gün içinde bir iki yüz araba dolusu yağma edilmiş mal getirdikleri gibi olayları kışkırtanları ve bunlara katılanlardan pek çoğunu teslim ettiler. Fuad Paşa, memur ve subaylarda oluşan bir komisyon kurup hemen tahkikata başladı. İncelemeler, hâdisenin iddia edildiği gibi gizli bir cemiyet tarafından idare edilmediğini ortaya koydu. Katliama katıldıkları belirlenen elli altı kişi derhal idam edildi.  

Olayları bastırmak vazifeleri iken bunu yapmadıkları gibi, yağmalara katıldıkları, hatta kısmen katliamlara iştirak ettikleri anlaşılan yüz on bir asker de idama mahkûm oldu. Bunlardan ellisi Şam sokaklarında asıldı. Amirleri kurşuna dizildi. Ayrıca olaylarla alakası tespit edilenler müebbet küreğe mahkûm edilip İstanbul’a gönderildiler.

Kendi tabiriyle Ömründe bir tavuk kesmemiş olan Fuad Paşa’nın bu kadar şiddetli davranmasına sebep bir yabancı müdahalesine meydan vermemek için idi.
Yağmacılardan ve katillerden sonra sıra yüksek rütbeli subaylara geldi. Evvela Şam valisi ve Arabistan ordusu kumandanı Ahmed Paşa ile miralay Ali, Kaymakam Abdüsselam ve Osman Beyler ve dört binbaşı tevkif edilip İstanbul'a gönderildiler. Burada rütbeleri alındıktan sonra tekrar Şam'a iade olundular. Kurulan fevkalâde bir harp divanı, vazifelerini ifa etmeyerek bu olaylara sebep oldukları için hepsinin idamına karar verdi. Ahmed Paşa, durumu daha evvel sezip tedbir alınmasını istemiş, nedense sonradan kendi inisiyatifi ile hiçbir müdahalede bulunmamıştı. 

“KANIM FEDA OLSUN” DEDİ, İDAM MANGASINA ATEŞ EMRİNİ KENDİ VERDİ

Ahmed Paşa, idam hüküm kendisine tebliğ edildiği zaman: “Devletin bu gailesi benimle bertaraf olacaksa, kanım helal olsun” demişti. Ahmed Paşa, kendisini kurşuna dizecek olan idam mangasına da ateş emrini de bizzat verdi. İdam edilenlerin sayısı 125 i bulmuş, Hıristiyanlara ise 75 milyon lira tazminat ödenmişti. Ancak Fransa "barışı sağlama" bahanesiyle 1860 Eylül’ünde Beyrut’a 6 bin asker çıkarttı. Bu, batılı devletlerin Lübnan’a yaptıkları askeri müdahaleler tarihinin başlangıcıydı.

Avrupa bu kadarla da yetinmedi ve Lübnan’a bir de "siyasi komisyon" gönderdi ve komisyon, Babıali’ye birkaç ay sonra raporla ültimatom arasında bir belge verip Lübnan’ın yönetim, hukuk ve ekonomik bakımlardan özerk olmasını istedi. Biz yine çaresizdik ve 1861’in 9 Haziran’ında imzaladığımız ve tarihlere "Beyoğlu Protokolü" adıyla geçen belge ile, Lübnan’da kâğıt üzerinde bize bağlı ama içişlerinde tamamen serbest bir yönetim kurulmasını kabul ettik. Lübnan’ı artık Hristiyan bir "mutasarrıf" yani valiyle kaymakam arasındaki bir yönetici idare edecek, bu mutasarrıf Lübnanlı olmayacak, tayini Avrupa’nın kabulünden sonra geçerli sayılacak ve Avrupa’nın himayesi altında bulunacak ve bölge her şeyiyle özerk olacaktı.

patronlardunyasi.com

E-Bülten Aboneliği
İş, Ekonomi ve Cemiyet hayatının özel gündemi Patronlar Dünyası'nda... Günlük E-Bülten'imize abone olun, Patronlar Dünyası ayrıcalıklarını yaşayın.
Patronlar Dünyası ile Bir Adım Önde