Alperen Şengün’ün All – Star kadrosuna seçilmeden hemen önceki röportajı gündem oldu: Kötü çocuktum, paramız yoktu, tuttuğumu koparmam gerekiyordu
Hikayesi Giresun’dan Bandırma’ya uzanan, Houston Rockets’la toplam 185 milyon dolara beş yıllık sözleşme imzalayan ve son olarak All – Star kadrosuna girerek başarısı ile göz dolduran Alperen Şengün’ün röportajı yeniden gündem oldu.
0
Dün akşam All – Star kadrosuna seçilmeden önce “en iyisi” olma hırsını The Athletic’e anlatan Şengün’ün röportajı yeniden gündem oldu.
Memleketi Giresun’un sokaklarında arkadaşlarıyla birlikte kendi yaramazlıkları yüzünden habire sakatlanan 22 yaşındaki Alperen “Çocukluğumdan kalma bir sürü yara var. Her yerimde. Kollarımda, dizlerimde. Sağa sola tırmanırken birçok yerimden yaralandım, sakatlandım. İki kez araba çarptı. Az kalsın ölüyordum. Çok şey atlattım” ifadelerini kullandı.
BASKETBOL HİKAYESİ BABASININ ARKADAŞI İLE BAŞLAMIŞ
12 yaşında basketbol oynamak için Giresun’dan ve ailesinden ayrılıp Bandırma’ya gelen Şengün, “İlk koçum Salim Taslı babam Kemal Şengün’ün çocukluk arkadaşıydı. Birlikte basketbol oynarlarmış. Salim Taslı 10 yıl kadar Amerika’da kalmış, benzinliklerde çalışmıştı. Türkiye’ye döndüğünde ben 7 yaşlarındaydım. “Burada basketbol ortamı kurmak istiyorum” diyordu. Üç çocuğu vardı ama Amerika’da olduğu için onları göremiyordu. Geri döndüğünde, “Amerika’ya dönmek istemiyorum. Bir basketbol kulübü kurup insanlara basketbol öğreteceğim” dedi. Benden 8 yaş büyük ağabeyim Alican da uzun boyluydu. Taslı’nın takımına 15 yaşlarında girdi. Ama geç kalmıştı. Biz de her gün ağabeyimin idmanlarını izlemeye gidiyorduk. İdman bitince ben de sahaya girip sürekli şut atıyordum. Bir yıl sonra kendim oynamaya başladım. O zamandan 12 yaşıma kadar memleketimden çıkmadım. Babamsa bu kadar iyi oynamama çok şaşırıyordu. Gelişmek için internet kafeye gidip Michael Jordan’ın, LeBron James’in YouTube videolarını izliyordum.” dedi.
BALIKÇI BABANIN BASKETBOLCU ÇOCUĞU
Röportajında ailesini de anlatan Şengün, “Elimde başka imkanlar yoktu. Babam balıkçıydı. Annem Ayşe Şengün çalışmıyordu. Kötü günlerdi. Babamın teknesi vardı ama maddi durumumuz iyi değildi. Karadeniz’e, bazen başka şehirlere giderdi. Sonra altı aylığına büyük gemilerde çalışmaya başladı. Ben bu dönemde basketbol oynuyordum. Aynı günlerde yüzmeye başladım. Yüzmede gerçekten epey iyiydim. Hep babamla yüzüyorduk. Ama sonra bana çok sıkıcı gelmeye başladı. Normalde yüzme dersleri paralıyken hoca benim boyumu ve vücudumu görünce “Hiçbir şey istemiyorum. Gel çalış yeter. Birlikte olimpiyatlara gideceğiz. Söz” dedi. Çok emindi. Ama içimden gelmiyordu. Dört beş ay boyunca haftada iki üç kez gittim. Ama her gün basketbol oynuyordum.” diye konuştu.
“SOKAKTA BÜYÜDÜM, KAYBETMEYİ HİÇ SEVMEDİM”
“Sokakta büyüdüm ve kaybetmeyi hiç sevmedim” diyen Şengün:
“Ne zaman yenilecek olsak kavga çıkarıyordum. Antrenmanda herkesle kavga ediyordum. Hocam içimdeki ateşi görmeye başladı. Sonra 8, 9, 10 yaşlarımda Jordan, LeBron ve Kobe Bryant videoları, maç özetleri izleyip seyrettiklerimi uygulamaya başladım. Hocam babama, “O hareketi ben göstermedim ama yapıveriyor” diyordu. Benden çok ümitliydi. 12 yaşına gelince takımımla Giresun’daki bir turnuvaya gittik. Büyük takımlar ve oyuncu keşfetmek için koçlar da geliyordu. En büyük basketbol kulüplerinden Banvit ve bana göre çocuklar için en iyi hoca olan Ahmet Gürgen de oradaydı. Bana basketbolu o öğretti. O zamanlar havalimanı olmadığı için otobüsle gidiliyordu ve 15-16 saat sürüyordu. Babam evden uzakta çalıştığından sezon boyu, yani ağustos-eylülden mayısa kadar ailemi toplam bir hafta görebiliyordum. Tesislerde kalıyorduk. Saha da mutfak da oradaydı. Bazı odalarda 10 çocuk birlikte kalıyordu. Kimileri dört kişilikti. Benden beş yaş büyükler de dahil 50 oyuncu vardı. Telefonum yoktu. O yüzden FaceTime gibi uygulamalar kullanarak ailemle görüşemiyordum. Sadece güvenlik odasındaki telefondan konuşabiliyordum. Ailemi arayıp bekçinin yanında ağlıyor, “Gelin beni alın, dayanamıyorum” diyordum. Her gün ailemi görmek için ağlıyordum. “Burada kalmak istemiyorum” diyordum. Ama memleketimde de hiçbir imkân yoktu. Küçük bir yerdi ve orada kalırsam bir şey olamazdım. Kötü bir işte çalışmak zorunda kalacaktım. Ailem de bana, “Alpi, burada sana uygun bir şey yok” diyordu. Onlar da ağlıyordu. Annem ağlıyordu. Beni özlüyordu. Ama bir noktada ailem için bunu yapmak zorunda olduğumu anladım. Bu yüzden hızla olgunlaşmam gerekti. Ailem için yapmak zorunda olduğumu anladım. Sonra da hepsini aştım. Zaten sokaklarda büyümüştüm. Bildiğin kötü çocuktum. Bir noktada “Neyse ne, yapacağım” dedim."
“KOLLARIMDA O GÜNLERİN İZLERİ HALA DURUYOR”
“Kötü çocuk derken ne kastediyorsun?” sorusuna Şengün, “Ben sokaklarda büyüdüm. Hep kavga olurdu. Evden sabah çıkıp akşam sekizde, dokuzda geliyordum. Büyürken hayatın zor olduğunu da görüyordum. Paramız yoktu, bu yüzden tuttuğumu koparmam gerekiyordu. Ben kötü çocuktum ama arkadaşlarım daha beterdi. Aslında esas derdimiz parasızlıktı. Arkadaşlarım sigara içiyordu, bazı kötü alışkanlıkları vardı ve ben de yanlarında oluyordum. Onlarla kalmaya devam edersem onlar gibi olacaktım. Onlara kıyasla iyi çocuktum ama aslında ben de yaramazdım. Futbol, basketbol maçlarına gider kavgalara karışırdım. Avrupa’da taraftarlar delidir, hep kavga çıkar. Ben de bir sürü kavgaya girdiğimi hatırlıyorum. Kollarımda izleri var. Eski evlerin çatılarına, bir şeylerin üzerine çıkıyorduk. 5 yaşındayken kolumdan büyük bir ameliyat geçirdim. Evin içinde oradan oraya zıplıyorduk. Ben de epey yüksek bir yere tırmanmıştım. Sonra ayağımı boşa basıp düştüm. Kolum kırıldı, ameliyat oldum. Hep böyleydi. Kol kırıkları, diz yaraları… Her yaz bir yerime bir şey oluyordu. Bir yerlerimi sakatlıyordum. Ailem hep başıma bir şey geleceğinden korkuyordu. Bir kere trafik kazası geçirdim. Araba çarptı. Az kalsın ölüyordum. 6 veya 7 yaşındaydım. Bir evin avlusunda oynuyorduk. Avlunun kapısından dışarısı görünmüyordu. Kapı hemen sokağa açılıyordu. Ben kapıyı açıp dışarı fırlayınca araba ayaklarımın üzerinden geçti. Çok kötüydü. Arkadaşlarım beni apar topar hastaneye götürdü. Sokaktaki komşular ayağımdan çıkan terlikleri anneme götürmüş ama hastanede olduğumu söylememiş. Annem öldüğümü sanmış. Gerçekten fenaydım. Sağ ayağım mahvolmuştu. Kötü günlerdi" dedi.
"EN İYİ BEN OLACAĞIM”
“Kendi geleceğini nasıl görüyorsun?” sorusuna Şengün, “Buraya gelmeden önce ailemle konuşuyordum. NBA’de oynayacağımı, ligin ve takımın en iyi oyuncularından biri olacağımı hayal bile edemediğimi anlattım. Gerçekten öyle. Türkiye’de takımımın yıldızıydım. Ama NBA’e gelmeyi tasavvur edemiyordum. PlayStation’da NBA oyunları oynarken bu lige gelip en iyilerden olacağımı düşünmüyordum. Ama azmimle başardım. Yapmak istiyorsunuz. Ben hep böyleydim. Hep en iyi olmak istedim. Şimdi de en iyi olmak ve annemle babamın benimle gurur duymasını istiyorum. Hâlâ her gün kendimi sonuna kadar zorluyorum. En iyi ben olacağım...” yanıtını verdi.
patronlardunyasi.com