Finans


Oğuz Karamuk yazdı
 
Satan kârda, alan zararda


 Avrupa Birliği’ne yönelik demokratik reformlar ile ekonomideki liberal dönüşümünün yapıldığı 2003-2008 arası, yani AKP’nin, Ak Parti olduğu yıllar Türkiye yabancı yatırımcı açısından altın bir elmaydı. Elmadan her ısıran ziyadesiyle kâr etti.

Türkiye’de banka, şirket, hisse alan her dünyalı öylesine yüksek kazançlar sağladı ki, peşinden koşa koşa yüzlercesi geldi. Böylece yılda 20 milyar dolarlık doğrudan yatırım rakamlarına ulaştık.
Yabancıya köşeyi döndüren onlarca örnek var. İsterseniz bir tanesini söyleyelim. Mesela Fransız BNP Paribas Bankası, Türk Ekonomi Bankası’nın (TEB) yüzde 27.5 hissesini 2005’te 217 milyon dolara aldı. Bu hisselerin değeri, yaşanan global krize rağmen 2013’ün Şubat ayında 700 milyon doların üzerindeydi.

Ama işler artık çok değişti. Türkiye ‘U dönüşü’ yaptı ve satanın kâr, alanın zarar ettiği bir ülkeye dönüştü. İsterseniz iki örnek verip anlatalım:

FERİT BEY HAYATININ GOLÜNÜ ATTI 

Önce alanın nasıl zarar ettiğini gösterecek örneği yazalım. Garanti Bankası bu konuda son derece çarpıcı bir vaka. Ferit Şahenk’in patronu olduğu Doğuş Grubu, 22 Kasım 2014’te Garanti Bankası’nın yüzde 14.89’unu, İspanyol ortağı BBVA’ya devretti. Bu satışta BBVA, Şahenk’e söz konusu hisseler için 2.5 milyar dolar ödedi. Yani bankanın toplam değeri 16.8 milyar dolar olarak hesaplandı.

Aradan 10 ay geçti ve rakamlar dramatik şekilde değişti. Bugün itibariyle Garanti Bankası’nın borsadaki piyasa değeri 9.7 milyar dolar. Dolayısıyla BBVA’nın geçen yıl 2.5 milyar dolara aldığı yüzde 14.89’luk hissenin değeri de 1 milyar 450 milyon dolara inmiş durumda. Senesi dolmadan BBVA’nın 1 milyar 50 milyon dolar zararı var.
Görünen o ki, Ferit Şahenk Garanti satışında hayatının en kârlı işlerinden birini yapmış. Topu 90’a vurmuş. Garanti’yi alan İspanyol devi BBVA için ise durum bir trajedi.

CİTİ AKBANK’TA ZARARIN ZARARINDAN KURTULDU

Diğer bir örnek, yani satanın kazandığına ilişkin vaka ise kuşkusuz Akbank. Malum Citibank Akbank’ın yüzde 20 hissesini 2006’da 3.1 milyar dolara aldı. Yüzde 10.1’ini 2012 yılında 1.15 milyar dolara sattı. Kalan yüzde 9.9’luk hisseyi ise bu yılın mart ayında 1.150 milyon dolara elden çıkardı. Özetle Citibank Akbank’a yatırdığı 3.1 milyar dolar karşılığında 2.3 milyar dolar aldı. Zararı 800 milyon dolar oldu.

İlk bakışta “Citibank büyük zarar etti” denildi. Ancak zaman bu büyük zarara rağmen, Citibank’ın yaptığı satışı haklı çıkardı. Mart ayındaki satışta Akbank’ın toplam değeri 12 milyar dolar olarak belirlenmişti. Aradan 6 ay geçti, geçmedi, Akbank’ın piyasa değeri 8.9 milyar dolar düştü. Citibank o hisseleri bugün satsa 1 milyar 150 milyon dolar değil, 900 milyon doları zar zor bulacak. Yani, “Sattı zarar etti” denen Citibank, satmasa daha büyük zarar edecekmiş.

Görüldüğü üzere örnekler ve rakamlar böyle. Şimdi kimse “Bu rakamlar kâğıt üzerinde” bilmişliğine de kalkmasın lütfen. Çünkü günümüzdeki ‘piyasa fiyatıyla muhasebeleştirme’ sistemiyle zaten her şey kâğıt üzerinde.

Özetle, Türkiye’nin ‘altın elma’lık bir durumu kalmadı. Bu rakamları kuşkusuz sadece ben değil, yabancı yatırımcılar da takip ediyor. Bu saatten sonra yabancı yatırımcı Türkiye’ye mal alır mı, alırsa ne zaman, hangi fiyattan alır ayrı tartışma konusu. Ancak söylenebilecek temel söz, AB’ye yönelik demokratik reformların, ekonomik liberalleşmenin askıya alınması hem Türkiye, hem de Türkiye’ye güvenen yabancı yatırımcı için büyük fiyaskoya döndü. AK Parti’nin, AKP’ye evrimleşmesinin ekonomik bedeli de ağır oldu.
Meydan Gazetesi