Ekonomi


Rahmi Aydemir'in yazısı

İstihdam Problemine Karşılık Alt İşveren Modelinin Anlaşılması  ve Türkiye’deki Konumu

Hatırlayacağınız üzere geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan TOBB Ekonomi Şurasında  yaptığı konuşmada;  patronlara daha çok işçi alınması konusunda çağrıda bulunmuştu. Sanko Holding'in daha çok işçi alacağını açıklaması üzerine "Abdülkadir Konukoğlu kardeşim kapıyı böyle açtığı zaman ardından Sabancı da gelecektir ,herhalde Kale grubu da gelecektir. Zeynep hanım da gelecektir ardından… Koç Grubu da boş durmayacaktır. Binlerce on binlerce insan çalıştığı için" diyerek, milli bir görev telakki ettiğini belirtmiş ve ülkenin mart sonuna kadar değişimi sağlaması gerektiğini vurgulamıştı.

Bu çağrının ardından istihdamın ana dinamiklerinden olan alt işveren, tedarikçi, taşeron ya da bilinen adıyla KOBİ’lere dair yeni bir dosya ile karşınızdayım. Bu yazı dizisinde piyasalarda yakın zamanda keşfedilen bir güç olan alt işveren modelini mercek altına alarak; Türkiye’deki uygulama yöntemlerine değinecek, iş reform ve yasalarını tartışacak, asıl/üst işverenlerin yaratmış olduğu kirli rekabet gücünün işçi maliyetlerine yansımasını ve sosyal damping konularını ele alacağız.

***

UNIDO (Birleşmiş Milletler Endüstriyel Gelişme Örgütü - United Nations Industrial Development Organization), özellikle son yıllarda endüstriyel gelişmede stratejik bir faktör olarak alt işveren konusuyla yakından ilgilenmiş, bu konuda çok sayıda yayın ve araştırma yapmıştır. UNIDO genelde alt işveren kavramını endüstriyel gelişmenin bir sonucu olarak ele almakta ve esas itibariyle gelişen ülkelerde küçük işyerlerinin teşviki amacıyla değerlendirmektedir. 

Bütün bu bilimsel araştırmalar ve tartışmalar sonunda, UNIDO, alt iş¬ verenlik konusunda şu tanıma ulaşmıştır: "Taşeronluk ilişkisi, bir şirketin (sözleşme yapan / contractor) bir başka şirkete (alt işveren / subcontractor) parçaların alt montajı ya da montajının, kendisi tarafından satılacak bir üründe kullanılmak üzere siparişinin verilmesidir. Böyle bir sipariş, sözleş¬me yapanın isteğine göre parçaların ya da malzemelerin işlenmesini, dönü¬şüme uğratılmasını ya da nihai işleme tabi tutulmasını gerektirebilir. UNlDO'ya göre, firmalar arası ilişkinin bir alt işveren ilişkisi olup olmadığı konusunda en önemli kriter, "endüstriyel etkinlikte ölçek ekonomisinin rolünün kabul edilmesidir.” (Ekonomik ve Hukuksal Boyutlarıyla Alt İşveren, Yayın No: 2002-34, Prof. Dr. Nusret Ekin)

Son 20 yılda endüstriyel ölçekteki gelişime baktığımızda üretim yapısında net değişimleri görmek mümkün. Bu anlamda özellikle AB’de asıl-alt iş veren iş-birliğinin yaygın olduğunu söyleyebiliriz. Tüketime hızlı cevap verebilme, üretimin esnek ve sürdürülebilir olması, yenilik oluşturabilmesi; beraberinde üretimi hızlandıracak mekanizmaları yakından tanıma ve tecrübe aktarımı, kalite ve maliyet açısından avantajlarıyla alt-işverenlerin büyük firmalar tarafından tercih edilmesi kaçınılmaz bir gerçek oluyor. 
***

AKP Hükümetini beğenir, beğenmez ya da eleştirebiliriz ancak şunu belirtmekte fayda var, alt-işveren uygulamasında her geçen yıl önem icra eden düzenlemelerle ülke ekonomisine olan katkısını göz ardı edemeyiz. Bu sayede KOBİ’ler bürokratik veya finansal baskılara rağmen direnç göstererek, neredeyse geçtiğimiz 10 yılda toplam istihdamın %78’sini karşılamıştır.

AB modelinde belirttiğim reel değerlerle alt-işveren hem sürdürülebilir tedarik zincirini korurken hem de istihdamın ve ekonominin ana dinamiklerinden veya taşlarından biri olmayı bu sayede başarmıştır. Ancak Türkiye’de sistem en azından devletin rol biçtiği düzenden oldukça farklı ilerlemektedir.

Alt-işveren kavramının sürdürülebilir değil geçici olarak algılanması ve harcanabilir gözüyle lanse edilmesi virüs gibi özel sektörün tamamına yayılmış, tedarikçinin bırakın gelişimini ayakta kalmasını zorlaştırıcı sebepler önüne sunularak sektörler arası dayanıklılığını ya da direncini yitirilmesi hedeflenerek; firmaları birer kurum değil kişiler olarak görerek piyasadaki kalıcılığının riske sokulması esas alınmaktadır. Bu durumda her geçen gün kirli rekabetle bir firmanın yetkin ya da tecrübe sahibi olmayan alternatifi yaratılarak, daha ucuz maliyetlerle yetkin olan alt-işverenin piyasadan silinmesine şahit oluyoruz. 

***

KOBİ’ler; değişen piyasa koşullarına hızlı uyum yetenekleri, esnek üretim yapıları, bölgeler arasında dengeli büyüme, işsizliğin azaltılması ve yeni iş alanları açılmasındaki katkıları gibi bir dizi olumlu özellikleri nedeniyle, ülkelerin ekonomik ve sosyal kalkınmasının temel taşları iken; özel sektöre kurban gitmeleri nedeniyle ekonomide depremlerin çoğalmasına şaşırmamız gerek!

Bir sonraki yazı da alt-işverenin işletmeci açısından önemi, iş reformları ve hukuksal boyutuna daha geniş bir yelpaze açacağız…

Sevgiyle kalın!