Yiğit Bulut, Başbakan Davutoğlu'nu fena sabote etti
Başbakan Davutoğlu yurtdışından eli boş dönmek istemedi ve bakanlığı Saray engeline takıldığı halde Ali Babacan'ı yanına aldı. Ama Yiğit Bulut sabote etti...
29.01.2016 08:53
ABONE OL
Turhan Bozkurt'un yazısı
Yiğit Bulut, Davutoğlu'nu sabote etti
Reis-i cumhur hazretlerinin baş müşavirlerinden Yiğit Bulut'un “İş Bankası'na el konulmalı” minvalindeki sözlerindeki fütursuzluk kadar zamanlaması da calib-i dikkattir.
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun yatırımcıları ikna edebilmek adına Londra ve Davos'ta iğne ile kuyu kazarcasına gayret sarf ettiği, kapı kapı dolaştığı günlerin hemen akabinde Türkiye'nin en büyük özel bankasının Borsa'da bir günde 500 milyon TL erimesine sebep olacak sözler sarf etmenin makuliyetinden bahsedilemez. Davutoğlu yurtdışından eli boş dönmek istemedi ve bakanlığı Saray engeline takıldığı halde Ali Babacan'ı yanına aldı. Zaten yabancılar son dönemde Türkiye bahsi açıldığında dudak büküyordu. Babacan hafif bir heyecan rüzgârı estirdiyse bile Yiğit Bulut'un sözleri bu rüzgârı tersine çevirdi.
Böyle ulu orta bankaları hedef almak Bankacılık Kanunu ve Sermaye Piyasası Kanunu'nun alenen ihlalidir. Bu bir mali suçtur ve kanunda 2 seneden 5 seneye kadar hapis cezası hükmü derc edilmiştir. BDDK, SPK ve savcılar vazifesini yapsaydı Bulut, adliyeye davet edilirdi.
Bank Asya'nın yönetimine 3 Şubat 2015'te siyasî bir kararla el konulma esnasında müşahede ettiğimiz bu pervasızlığın sebebi belli. Maişet basamağından saltanat sofralarına sıçrayan birileri, efendilerine diyet borcu ödemek için kamuoyunu meşgul edecek başlıklar belirliyor.
Dikkatleri hassas mevzulardan uzaklaştırırken TRT, Basın Enformasyon, Türk Telekom, THY, TÜRKSAT ve Anadolu Ajansı'nda yönetim kurulu üyeliğinden gelen ‘huzur hakkı' ile kabaran cüzdanları gördükçe kendilerinden geçiyorlar tabii.
Tamamen para için ekonomiyi altüst edecek teşebbüslerden geri durmuyorlar. Dün Bank Asya, Koza İpek ve Kaynak'a saldırdıkları gibi bugün İş Bankası'nın itibarını sarsıyorlar. Yarın gözüne kestirdikleri bir başka holding veya bankaya iftira üstüne iftira atacaklar.
Gezi hâdiselerinde merhum Mustafa Koç'u, Ferit Şahenk'i, Cem Boyner'i, TÜSİAD'ı, bazı gazeteci ve sanatçıları arenada aslanların önüne nasıl attıklarını hatırlayalım. İnsanın kanını donduran bu vahşetin tek bir izahı var, o da korku imparatorluğunu yeni korkularla ayakta tutmak.
Türkiye'ye niçin eskisi kadar yatırımcı gelmediğini merak edenlerin teferruata inmesine lüzum yok. Sadece İş Bankası'nın maruz kaldığı mesnetsiz ithamlar bile piyasaları endişelendirmeye yeter de artar. Holdingler polis ordusu ile basılmışsa, işadamları burs verdiği için tutuklanmışsa, Koza İpek Medya gasp edilmişse, uçan kuşa borçlu İmran Okumuş ile ihaleye fesat karıştırmaktan hapsi istenen Aytekin Karahan, Kaynak'a kayyım olarak tayin edilebiliyorsa, Samanyolu Grubu'na ait 13 kanal uydudan atılmışsa, Hidayet Karaca, Mehmet Baransu, Gültekin Avcı, Can Dündar ve Erdem Gül gibi 31 gazeteci demir parmaklıkların ardındaysa hangi hürriyetten, hangi huzur ve istikrardan dem vuracaksınız?
Ahval-i umumi günden güne vahim bir hal alırken paraya yön verilen merkezlerde ‘bize itimat edin. Türkiye'de hukuk ve demokrasi var' nutukları irat buyursanız da size kim inanır?
Dünyadaki para baronları Türkiye denilince dudak büküyor. İtimatları sarsıldı. Serbest piyasanın üzerinde yükseldiği ifade hürriyeti ve mülkiyet hakkı gibi hayati başlıklarda geriye gidiş yüzünden son bir senede 60 milyar dolardan fazla sıcak para kaçtı.
Başbakan Davutoğlu'nun samimi gayretlerinin Londra ve New York'ta makes bulabilmesi için Yiğit Bulut'un sözcülüğünü yaptığı kayyım düzenine son verilmeli.
Haddi zatında Atatürk'ün vasiyeti değiştirilemeyeceğine göre ikide bir İş Bankası'nı sakız yapanlar da buradan netice alamayacaklarının farkında. Gelin görün ki emir büyük yerden.
Zaman
Yiğit Bulut, Davutoğlu'nu sabote etti
Reis-i cumhur hazretlerinin baş müşavirlerinden Yiğit Bulut'un “İş Bankası'na el konulmalı” minvalindeki sözlerindeki fütursuzluk kadar zamanlaması da calib-i dikkattir.
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun yatırımcıları ikna edebilmek adına Londra ve Davos'ta iğne ile kuyu kazarcasına gayret sarf ettiği, kapı kapı dolaştığı günlerin hemen akabinde Türkiye'nin en büyük özel bankasının Borsa'da bir günde 500 milyon TL erimesine sebep olacak sözler sarf etmenin makuliyetinden bahsedilemez. Davutoğlu yurtdışından eli boş dönmek istemedi ve bakanlığı Saray engeline takıldığı halde Ali Babacan'ı yanına aldı. Zaten yabancılar son dönemde Türkiye bahsi açıldığında dudak büküyordu. Babacan hafif bir heyecan rüzgârı estirdiyse bile Yiğit Bulut'un sözleri bu rüzgârı tersine çevirdi.
Böyle ulu orta bankaları hedef almak Bankacılık Kanunu ve Sermaye Piyasası Kanunu'nun alenen ihlalidir. Bu bir mali suçtur ve kanunda 2 seneden 5 seneye kadar hapis cezası hükmü derc edilmiştir. BDDK, SPK ve savcılar vazifesini yapsaydı Bulut, adliyeye davet edilirdi.
Bank Asya'nın yönetimine 3 Şubat 2015'te siyasî bir kararla el konulma esnasında müşahede ettiğimiz bu pervasızlığın sebebi belli. Maişet basamağından saltanat sofralarına sıçrayan birileri, efendilerine diyet borcu ödemek için kamuoyunu meşgul edecek başlıklar belirliyor.
Dikkatleri hassas mevzulardan uzaklaştırırken TRT, Basın Enformasyon, Türk Telekom, THY, TÜRKSAT ve Anadolu Ajansı'nda yönetim kurulu üyeliğinden gelen ‘huzur hakkı' ile kabaran cüzdanları gördükçe kendilerinden geçiyorlar tabii.
Tamamen para için ekonomiyi altüst edecek teşebbüslerden geri durmuyorlar. Dün Bank Asya, Koza İpek ve Kaynak'a saldırdıkları gibi bugün İş Bankası'nın itibarını sarsıyorlar. Yarın gözüne kestirdikleri bir başka holding veya bankaya iftira üstüne iftira atacaklar.
Gezi hâdiselerinde merhum Mustafa Koç'u, Ferit Şahenk'i, Cem Boyner'i, TÜSİAD'ı, bazı gazeteci ve sanatçıları arenada aslanların önüne nasıl attıklarını hatırlayalım. İnsanın kanını donduran bu vahşetin tek bir izahı var, o da korku imparatorluğunu yeni korkularla ayakta tutmak.
Türkiye'ye niçin eskisi kadar yatırımcı gelmediğini merak edenlerin teferruata inmesine lüzum yok. Sadece İş Bankası'nın maruz kaldığı mesnetsiz ithamlar bile piyasaları endişelendirmeye yeter de artar. Holdingler polis ordusu ile basılmışsa, işadamları burs verdiği için tutuklanmışsa, Koza İpek Medya gasp edilmişse, uçan kuşa borçlu İmran Okumuş ile ihaleye fesat karıştırmaktan hapsi istenen Aytekin Karahan, Kaynak'a kayyım olarak tayin edilebiliyorsa, Samanyolu Grubu'na ait 13 kanal uydudan atılmışsa, Hidayet Karaca, Mehmet Baransu, Gültekin Avcı, Can Dündar ve Erdem Gül gibi 31 gazeteci demir parmaklıkların ardındaysa hangi hürriyetten, hangi huzur ve istikrardan dem vuracaksınız?
Ahval-i umumi günden güne vahim bir hal alırken paraya yön verilen merkezlerde ‘bize itimat edin. Türkiye'de hukuk ve demokrasi var' nutukları irat buyursanız da size kim inanır?
Dünyadaki para baronları Türkiye denilince dudak büküyor. İtimatları sarsıldı. Serbest piyasanın üzerinde yükseldiği ifade hürriyeti ve mülkiyet hakkı gibi hayati başlıklarda geriye gidiş yüzünden son bir senede 60 milyar dolardan fazla sıcak para kaçtı.
Başbakan Davutoğlu'nun samimi gayretlerinin Londra ve New York'ta makes bulabilmesi için Yiğit Bulut'un sözcülüğünü yaptığı kayyım düzenine son verilmeli.
Haddi zatında Atatürk'ün vasiyeti değiştirilemeyeceğine göre ikide bir İş Bankası'nı sakız yapanlar da buradan netice alamayacaklarının farkında. Gelin görün ki emir büyük yerden.
Zaman
