Ünlü iş adamı Cumhuriyet davasında neden ifade verdi?

Ünlü iş adamı Cumhuriyet davasında neden ifade verdi?

Cumhuriyet gazetesi yönetici ve çalışanlarının yargılandığı davanın ikinci duruşması Silivri’de görülmeye başlandı. Davada ünlü iş adamı da ifade verdi...

Ünlü iş adamı Cumhuriyet davasında neden ifade verdi?
16px
24px
11.09.2017 15:18
ABONE OLgoogle

Cumhuriyet gazetesi yönetici ve çalışanlarının yargılandığı davanın ikinci duruşması Silivri’de görülmeye başlandı. 

İŞTE GÜNBOYU YAŞANANLAR

Güncelleme 13.25

Duruşmaya 1 saat yemek arası verildi.

Güncelleme 13.10

Eski Cumhuriyet Vakfı Yöneticisi İnan Kıraç'ın tanık olarak ifade verdi. Kıraç şunları söyledi: 

“Emniyet ifademi aynen kabul ediyorum. 2004'te İlhan Selçuk'un davetiyle Le Monde'u tanıyabilmek ve Cumhuriyet'i benzer bir vakfa çevirmek üzere davet edildim. Sebebim, vakıfçılık konusundaki tecrübem 10'un üstünde vakfın ya idari heyeti ya da yöneticisiyim. İlhan Selçuk'un bu arzusunu yerine getirmek için çalışmaya başladım, kendisiyle muhtelif tarihlerde görüştüm. İlhan Selçuk tarafından 2009’da Yönetim Kurulu'nda görevlendirildim, bir istifa üzerine benim vakfa girmemi istedi. Ölümünden bir süre önce rahmetli beni çağırdı ve dedi ki ‘Sana bir Vakıf bırakıyoruz ama bundan sonra durumumuz zor. Güveneceğin kişiler Alev Coşkun ve Aydın Aybay’dır' dedi. Cumhuriyet Vakfı'nın içindeki 11 üyenin tümünün gazete içinden olması vakfı dışarı karşı zora sokuyordu. Bunun 9'a indirilmesi, 4’ünün gazeteden seçilmesi, isteniyordu. Fakat toplantılarda bir başarı elde edemedim. Bu arada Aydın Aybay'ı kaybettik. Yerine bir kişinin seçilmesi lazımdı. O tarihte çok önemli bir yurtdışı seyahatim vardı. Alev Coşkun'a ve Orhan beye de sordum. ‘Oyumu zarf içinde kullanabilir miyim, ya da toplantıyı bir süre geciktirebilir misiniz?’ dedim. Aynı zamanda Mustafa Balbay da tutuklu olduğu için oyumu kullanma hakkı verdiler. Bu şekilde oyumu bırakarak yurtdışına çıktım. Ama öğrendim ki oyumu saymadılar. Ondan sonraki toplantıda gerek Alev Coşkun gerekse Şevket Tokuş, yapılan seçim sonunda vakıftan çıkarıldılar. Ve ben de o tarihte istifa ederek vakıftan ayrıldım.”

“TEMASTAN KASTIM ÖRGÜTLE TEMAS DEĞİLDİR”

Kıraç ifadesindeki bazı bölümler hakkında da açıklamalarda bulunarak şöyle konuştu: 

“Hemen şunu söylemek isterim, ifademde ‘Bir Cumhuriyet okuruydum ama artık Cumhuriyet gazetesini okumuyorum ve yayın politikasını da doğru bulmuyorum" derken . bundan katiyetle terör örgütleriyle temas edilmesini kast etmedim. Temastan kastım örgütle temas değildir. Kastım İlhan Selçuk, Uğur Mumcu'nun yolundan kademe kademe ayrılmalarıdır. Dolayısıyla vakıf ne olmuştur derseniz öyle zannediyorum ki büyük sorunlar içerindedir. 50 binin üzerinde tiraj ancak vakfı bir yerde tutabiliyordu ama bu rakamın altına düştüklerini duydum. Tüm gayrimenkullerinin satıldığını duydum ve çok üzüldüm.”

Duruşmada şu diyaloglar yaşandı:

Mahkeme Başkanı: Evvelce seçimlerde, bu şekilde oy bırakmak suretiyle gerçekleşmiş vakıf toplantılar var mı?

Kıraç: Mustafa Balbay’ın oyu bu şekilde kabul edildi. İlhan beyden sonra ilk defa Orhan beyin başkanlığındaki bu kurum benim oyumu kabul etmedi ama Mustafa Balbay’ın oyunu kabul etti. Bununla ilgili şikayet edildi. İlk kişi bizi haklı gördü, ikinci müfettiş ‘Hayır böyle olabilir’ dedi. Neticede bu hale düştük. 

Tutuksuz sanıklardan Vakıf Başkanı Orhan Erinç: “TGC ve TGS’de 45 yıl yöneticilik yaptığımı ileride lazım olur diye ilk ifademde belirtmiştim. Ben yöneticilik süremde yönetim kurulunu kararından bağlı olan hiçbir konuda hiç kimseye söz vermedim. Ben sayın Kıraç ile görüşmedim. Beni çok rahat yalanlayabilir. Yurtdışından davet yazısının gelmesinden sonra ya beni telefonla aratmıştır ya da davet etmiştir ama sanıyorum ki beni Alev Coşkun ile karıştırmaktadır. Mustafa Balbay’ın oyu hakkında önceki toplantılarda alınmış bir karardır. İnan beyin oyunun kabul edilmemesi oy çokluğu Balbay’ın oyu oybirliği ile kabul edilmiştir. Tutukluluk hali gözönüne alınmıştır. Bu İnan beye karşı bir tavır değildir, katkıları için yazılarımda da her zaman takdir etmiştir. İnan bey güvendiği bir üyeye vekalet vermiş olsaydı oyunu kullanabilecekti. Ama mücbir sebeple oyunu kullandırtmaya kalkmasının ceremesini bize ödetmeye çalışmaktadır.

"CUMHURİYET'TEKİ MİSYONUM BİTT"

Güncelleme 12.40

Aydınlık Yazarı Mustafa Pamukoğlu tanık olarak ifade verdi. Pamukoğlu 2001-2013 arasında Vakıf ve şirketin mali müşavirliğini yaptığını söyledi. 

Mahkeme Başkanı “İnan Kıraç'ın oyunun geçersiz sayıldığı oylama hakkında neler biliyorsunuz?” diye sordu. Pamukoğlu “Benim de aday olduğum seçimlerle ilgili Vakıf senedine aykırı olduğu gerekçesiyle itiraz ettik, dava açtık.” dedi.

Duruşmada şu diyaloglar yaşandı:

Tutuklu sanıklardan Akın Atalay: 2008'den sonra İcra Kurulu Başkanı ile yaşanan anlaşmazlık nedeniyle gazetenin mali müşavirliği sona erdi. Doğru mudur?

Pamukoğlu: 2008'den sonra devam etti.

Atalay: Savcılıktaki bilgi alma tutanağında şöyle bir ifadesi var: "İtiraz dilekçesinin kim tarafından verileceği tartışması nedeniyle vakfın denetçisi sıfatıyla yaptım" diyor. Bu beyana göre bu tartışmayı kimlerle yürüttü?

Pamukoğlu: İzin verirseniz cevap vermeyeyim. İlgili ve uzmanlarla tartıştık.

Atalay: Dosyaya da yansıdığı gibi Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün tüm klasörleri geldi. O toplantıyla ilgili iki şikayet dilekçesi var. Biri el yazısıyla, diğeri bilgisayar çıktısı. Her iki dilekçe de isimsiz ihbar dilekçeleridir. Olabilir. Acaba tanığın verdiğini söylediği şikayet dilekçesi bunlardan hangisidir?

Pamukoğlu: İkisi de değildir. Benim şikayet dilekçem kendi imzamla Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne verdiğim dilekçem var. Şikayet aşamasından itibaren bu soruları sormanız doğru değil. Dava sonuçlandığına, usulsüz olduğuna dair yargı kararı olduktan sonra...

Atalay: Kesinleşmiş değil.

Pamukoğlu: Yargı kararı var. 

Mahkeme Başkanı: Yanıt vermeyebilirsiniz.

Akın Atalay: Görev Vakfı, Aydınlık gazetesi, Ulusal Kanal'ın sahibi midir?

Pamukoğlu: Görev Vakfı bu kuruluşların çatı kurtuluşudur ben de başkanıyım. Aday gösterildiğim seçimde seçimin hukuka aykırı olduğunu tarihe not düşmek için yaptım. Cumhuriyet'teki misyonumu tamamladım.

Güncelleme 12.25

Duruşmaya tanık Nail İnal da dinlendi. İnal “Senenin büyük kısmını İstanbul'da geçirdiğimden dolayı bir katkım olmayacağını düşündüğümden tekrar vakıf yönetimine aday olmadım. Katıldığım toplantılarda tek gündem maddesi mali sorun. Reklamın artırılması önemli, tasarruf önemli. Personel sayısı da görüşülmüştür.” dedi. 

Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Şükran Soner'in tanık olarak dinlenmesine başlanıldı. Mahkeme Başkanı “Burada sanıklar terör örgütü üyesi olmamakla birlikte örgüte yardım ve kasıtlı olarak vakfı mali zarara uğratmakla yargılanıyorlar. Neler söyleyeceksiniz?” diye sordu.

Şükran Soner ise şöyle yanıt verdi: 

“Uzunca bir ömür Cumhuriyet geçmişiyle baktığımda, ister askeri ister sivil darbe olaylarında. gazetecilik yaptım. Vakıfla ilgili söyleyeceklerim olabilir ama terörle ilgili hayır.”

Mahkeme Başkanı “Gazetecilere tanık olarak soru yöneltmek tehlike bir durum” ifadelerini kullandı.

Mahkeme Başkanı ile Soner arasında şu diyalog yaşandı:

Mahkeme Başkanı: Vakfa seçilmek için görünür ya da görünmez bir kural var mı?

Soner: Vakıf gazetenin iflas etmesinin önüne geçilmek için Yunus Nadi'nin"Atatürk'ün gazetesini kapatmam" diyerek kurdurduğu bir oluşum. İlhan Selçuk 12 Mart'ta ağır işkence gördü orada yıkılmadı ama Silivri'de yıkıldı. İlhan Selçuk'u siz bir terör örgütü kurgulamasında bir numaralı sanık haline getirirseniz, İlhan Selçuk yaşamadığı yıkımı o dönem yaşadı.

Mahkeme Başkanı: İlhan Selçuk'u rahmetle anıyoruz.

Soner: Yine aynı şey yaşanıyor. İster askeri olsun ister sivil darbe davalarında bir kurgu var. 

Mahkeme Başkanı: İlhan Selçuk sizi vakfa davet ederken kriteri var mıydı?

Soner: Tek kriteri vardı, Cumhuriyetle olan bağımız. Kendisi gidiyordu, bir boşluk olacaktı bunun doldurulması gerekiyordu.

Güncelleme 12.10

Tüfekçioğlu'ndan sonra Cumhuriyet çalışanı Miyase İlknur tanık olarak çağrıldı.

Miyase İlknur “Ben zoraki bir tanığım çünkü kendi isteğimde gitmedim. İki kez çağrıldım. Telefonla çağrıldığımda tanıklık yapmayacağımı, gazetede yöneticilik sıfatımın olmadığını, vereceğim bilgilerim duyum ya da yorum olacağını ve hukuki delil olmayacağını zabıt katibine söyledim. Sonra celp geldi. Ben sadece haberlerim olduğu zaman yazı işleri toplantısına çıkan biriyim. Bilgilerim duyum ve yorumlarım. Bunun işe yarayacağını düşünmüyorum.” dedi.

Daha sonra Mahkeme Başkanı ve İlknur arasında şu konuşma yaşandı:

Mahkeme Başkanı: Duyum ve yorumlar tanıklığın önemli unsuru.

İlknur: Duyumlar tahribata ve erozyona da uğrar. Savcı, icra kurulu ne zaman kuruldu diye sordu. Vakıf konusu benim alanım dışında olduğu için ne zaman kurulduğunu, yetki alanını bilemem. Yıldız'ın yönetiminin son dönemlerinde kuruldu.

Mahkeme Başkanı: İlhan Tanır'ın bu gazetede olmasını tercih etmediğinizi söylemişsiniz.

İlknur: Ben öyle bir şey demedim.

Mahkeme Başkanı: Onunla çalışmak istemediğinizi söylemediniz mi?

İlknur: Savcı bana sorduğunda Tanır'ın FETÖcü olup olmadığını bilmediğimi, Haberdar'da çalıştığını bildiğimi söyledim. İfadedeki beyanlar arka arkaya sorulmuş 5-6 sorunun birleştirilmesi. ‘MİT haberi neden Cumhuriyet'e verildi’ dedi. ‘Başka nereye gidecek. Yandaşa mı gidecek’ dedim. Ayşe Yıldırım ile ilgili "Hangi kanalla Kandil'e gitti" diye sordu, bilmediğimi, o alanda haber yapanlar hangi kanalla gidiyorsa öyle gitmiş olabileceğini söyledim. "Kendi mi gitti, gazete yönetimi mi gönderdi" dedi, kendi önermiş de olabileceğini, kendisine bildirilmiş de olabileceğini söyledim.

Mahkeme Başkanı : Gazetenizde uygulama nasıl? Siz eski bir muhabirsiniz. Bir haberi getirdiğinizde nasıl bir yöntem izleniyor?

İlknur: Ya ben getiriyorum, bazen de onlar bana bir öneri getiriyor. Haberin girip girmeyeceği, hangi sayfada gireceği yazı işleri toplantısında konuşulur. 

Güncelleme 11.50

İŞTEN ÇIKARMALAR

Cumhuriyet Vakfı Eski Yönetim Kurulu Üyesi Nevzat Tüfekçioğlu tanık olarak ifade verdi. Tüfekçioğlu “İfademe bir ekleyeceğim yok. Sorunuz var mı?” dedi. Mahkeme Başkanı, Tüfekçioğlu’nun ifadesini hatırlatarak “‘Mali durumun düzeltilmesi için gerekli tedbirlerin alınmamış olması istifamızda etkili olmuştur’ ifadenizi açıklar mısınız?” sorusunu yöneltti. 

Tüfekçioğlu ise “Gazetenin basıldığı şirket iki yıl üst üste iflas etmişti. Basılan gazetelerin iadesi çoktu. Bazı ekonomik tedbirler alınması gerekiyordu ama alınmadı. ‘Personel çıkarmak için kıdem tazminatı ödemek gerekir bunun için de yeterli kaynak yok’ denmişti.” yanıtını verdi. 

Mahkeme Başkanı ile Tüfekçioğlu arasında şu diyalog yaşandı:

Mahkeme Başkanı: Daha sonra işten çıkarma oldu mu?

Tüfekçioğlu: 20-30 kişi oldu. Kıdem tazminatları zararına artması pahasına şirket gelirinden karşılandı.

Mahkeme Başkanı: Elden çıkarılan arsa ve bina ile ilgili bilginiz var mı?

Tüfekçioğlu: Yok.

Savcı: Alev Coşkun'un İnan Kıraç'ın oyunun geçersiz sayılmasıyla ilgili itirazı olmuştu. Şehir dışında olup da oyunu böyle kullanmak isteyen başka örnek olmuş muydu?

Tüfekçioğlu: Olmamıştı.

Bu aşamada Orhan Erinç söz alarak "Kıdem tazminatları şirketten ödendi daha sonra Vakıf tarafından bu meblağ şirkete hibe edildi" dedi.

Güncelleme 11.25

Cumhuriyet gazetesi eski Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Yıldız'dan sonra Cumhuriyet gazetesi Haber Koordinatörü Aykut Küçükkaya tanık olarak dinleniyor.

Aykut Küçükkaya şunları söyledi:

“İçerideki arkadaşlarımızın bilmediği bir şeyi açıklamak istiyorum. 2 Ocak günü hakkında FETÖ soruşturması olan Savcı İnam tarafından çağrıldım. Hangi sıfatla çağrıldığım çağrı kağıdında yazmıyordu. Bu ifade sorgusu 2 saat sürdü. 2 saat süresince bize 100'e yakın soru yöneltildi. Ancak ne yazık ki ifade tutanağına böyle geçmedi. Bu süreçte bazı yanlış anlaşılmalar olmuş olabilir. Yanlışlıklar derken, ifadeye avukatsız olarak gittik bu nedenle itirazımız dikkate alınmadı. Sorulan soruya yanıt verirken açıklama gibi yer aldı. İfade tutanağındaki bazı bölümler iddianameye alındığı için sanki soru sorulmadan böyle bir açıklama yapmışız gibi anlaşılıyor… Tutuklu arkadaşlarımız bunu bilmeyebilirler belirtmek istedim.”

“CUMHURİYET’E UYGUN OLMADIĞINI DÜŞÜNÜYORDUM”

Mahkeme Başkanı ile Küçükkaya arasında şu diyalog yaşandı

Mahkeme Başkanı: Can Dündar'ın kendi ekibiyle gelmesi, dışarıdan Genel Yayın Yönetmeni olması geleneğe uygun mu?

Küçükkaya: Genel Yayın Yönetmeni’ni vakıf atar… O da kendi ekibiyle çalışmak ister. Bu çok normal bir şey. Dündar da kendi güvendiği ve eskiden beri tanıdığı ekibiyle geldi ve 1,5 yıl boyunca gazeteyi yönetti. Bu gazetecilikte çok normal bir olaydır.

Mahkeme Başkanı: İlhan Tanır, Can Dündar ile mi geldi? 

Küçükkaya: Evet daha önce Cumhuriyet'te değildi.

Mahkeme Başkanı: İlhan Tanır'ın gelmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Küçükkaya: Ben Cumhuriyet'e uygun olmadığını düşünüyordum. Ama biz buradan gazeteciliğimizi yaptık o da Amerika'dan yapmıştır. Gazeteciliği ile ilgili çekincelerim vardır. Bunu da Cumhuriyet gazetesinde açık yüreklilikle söylemişimdir. 

Mahkeme Başkanı: Ayşe Yıldırım'ın Kandil röportajı ile ilgili “Genel Yayın Yönetmeni’nin izni olmadan yapamaz" tespitiniz var.

Küçükkaya: Bir yazar bu kadar önemli bir habere Genel Yayın Yönetmeni’nin bilgisi, izni olmadan gidemez. Bunu kastettim. 

Mahkeme Başkanı: Muhabirler haberi getiriyorlar. Bu haberler bir süzgeçten geçer mi? Yayın ilkemize uygun mu, değil mi diye bakılır mı? Yoksa doğrudan sayfaya girer mi?

Küçükkaya: Cumhuriyet'te bir muhabirin haberi gerçekse gazeteye girer. Tabi bu yazı işlerinde tartışılır ve Genel Yayın Yönetmeni de karar verir.

Mahkeme Başkanı: Siz kişisel olarak Taraf'ı bir operasyon gazetesi olarak görüyorsunuz ve iddianameden anladığım kadarıyla Murat Sabuncu'nun Taraf hakkındaki sözlerini eleştiriyorsunuz? 

Küçükkaya: Sabuncu, Yıldız döneminde yayın koordinatörü olarak geldi. Dündar döneminde haber koordinatörü oldu. Yayın koordinatörü Genel Yayın Yönetmeni’nden sonra gelen bir yer. İddianamede bu ayrıntıya yer verilmemiş. Savcı Sabuncu'nun attığı tweetleri gösterdi, tarihlerini hatırlayamıyorum. Yaklaşık olarak 5 yıl önce atılan bu tweetleri sorarak "Ne düşünüyorsunuz" dedi. "Sabuncu'nun kendi kanaatidir" dedim. "Siz ne düşünüyorsunuz" dedi. Taraf'ın operasyon gazetesi olduğunu Cumhuriyet'te de yazmıştık. Bu benim şahsi kanaatim, diğeri de Sabuncu'nun kendi kanaatidir.

"TÜRKİYE VE AVRUPA'DA ÖNCÜLÜK GÖSTERMİŞTİR"

Güncelleme 11.00

Avukat Tora Pekin söz alarak savcının cuma günü mesai bitiminde dosyaya yeni bilgeler sunduğunu, son dakikada sunulan bu belgelere hazırlanmanın mümkün olmadığını söyledi.

Tanık olarak dinlenmek üzere Cumhuriyet gazetesinin eski genel yayın yönetmeni İbrahim Yıldız çağrıldı. Yıldız “Cumhuriyet savcılığında ifade vermiştim. Soracak sorunuz varsa yanıtlayabilirim” dedi. Bunun üzerine Mahkeme Başkanı "'Gazete kötü yönetildi batırıldı' şeklinde bir tespitiniz var. Açar mısınız?" sorusunu yöneltti.

Yıldız şöyle yanıt verdi: 

“Sanıyorum bana sorulan bir soruya verdiğim yanıt üzerine röportajcı arkadaşın yaptığı bir yorumdur. Cumhuriyet en eski gazetedir ama ne var ki iyi bir mali yapıya ulaşamamıştır. Patronlar döneminde de, Vakıf döneminde de böyleydi. Çünkü bağımsız gazetecilik derdi vardır. Gazetede bir patron olmadığı için mali bir yapılanmaya gitmemiş, vakıflaşarak Türkiye ve Avrupa'da bir öncülük göstermiştir. Keşke mali olarak daha iyi olabilseydi, çalışanları daha çok kazanabilir ya da gazetecilik anlamında ataklar yapılabilirdi. Söylemek istediğim buydu.”

"KEŞKE SATILMASAYDI DEMİŞTİM"

Mahkeme Başkanı ile İbrahim Yıldız arasında şu diyalog yaşandı:

Mahkeme Başkanı: Ankara'da satışa çıkarılan arsa ile ilgili ne demiştiniz?

Yıldız: Keşke satılmasaydı demiştim. 

Mahkeme Başkanı: Gazetenin siyaset çizgisinin değiştiğinden ne anlamalıyız?

Yıldız: Ben öyle bir şey demedim.

Mahkeme Başkanı: "Teröre terör bile diyemediler" ifadenizle ne demek istediniz?

Yıldız: Ben terörün tanımını yaptım. Arkadaş böyle yazmış.

Mahkeme Başkanı: Siz 14 yıl genel yayın yönetmenliği yaptınız. İşleyişi anlatabilir misiniz? Gelen haberler haberleştirilirken nasıl bir yöntem izlenir? Muhabirlerin haberlerine müdahale edilir mi? Genel Yayın Yönetmeni ya da Vakıf bir inisiyatif alır mı?

Yıldız: Yazı işleri değerlendirir, Genel Yayın Yönetmeni karar verir ama hiçbir zaman Vakıf Yönetimi müdahale etmez. Benim zamanımda da yoktur. Vakıf sadece toplantılarda Genel Yayın Yönetmeni'nden bilgi alır. 

Mahkeme Başkanı: Vakfa seçilmek ya da Vakfa girmek için örtülü olan olmayan bir gelenek var mıdır? Muhabirler, köşe yazarları girer gibi bir kriter? 

Yıldız: Böyle bir kriter yok. Sadece Genel Yayın Yönetmeni doğal olarak üyedir.

Üye Hakim: Sizin Genel Yayın Yönetmeni olduğunuz dönemde kimler nasıl işe alınırdı? 

Yıldız: Muhabirler stajyerken alınır, yetiştirilir.

Hakim: Şık, son aşamada sizin karar verdiğinizi söylemişti…

Yıldız: Şık eskiden de Cumhuriyet muhabiriydi. Biri işe alınırken Vakfın da fikri alınır. 

Savcı: Daha önce Cumhuriyet'te çalışmamış, Cumhuriyet ekolünden gelmeyen Can Dündar Genel Yayın Yönetmeni oldu. Böyle başka bir örnek var mı?

Yıldız: Can Dündar örneği gibi bir örnek hatırlamıyorum.

"GAZETE BİNASINDA YER YOKTU"

Mahkeme heyetinin ardından Avukat Tora Pekin, Yıldız’a sorular yöneltti. Pekin ile Yıldız arasında şu konuşma gerçekleşti:

Av. Tora Pekin: Sizin döneminizde Mehmet Farac iş akdi feshedilmeden gazeteden uzaklaştırılmıştı. Neden?

Yıldız: Gazete binasında yer yoktu.

Pekin: Daha sonra iş sözleşmesi feshedildi. Neden feshedildi?

Yıldız: Hatırlamıyorum.

Pekin: Siz o dönem Genel Yayın Yönetmeniydiniz…

Yıldız: Neden feshedildiğini hatırlamıyorum.

Pekin: O dönem Farac'ın sözleşmesinin feshine karşı çıkan hiçbir şirket ya da Vakıf yöneticisi hatırlıyor musunuz?

Yıldız: Hatırlamıyorum.

Güncelleme 10.40

Duruşmaya Emre İper'in savunmasıyla başlandı. İper savunmasında şunları söyledi: 

“İddianame ulaştığında adımın baş harfleriyle rumuzlandığını ve Bylock kullanıcısı olmakla suçlandığımı gördüm. Bunu gördüğümde hemen gazetemizin yönetim kurulu başkanı Orhan Erinç beye ve hukuk servisine durumu bildirdim. Zira hayatım boyunca Bylock adlı programla ilişkilendiren terör örgütüyle hiçbir ilişkim olmadığı ve olamayacağı gibi, telefonumda da böyle bir program yoktu. Bunun üzerine gazetemiz bilgi-işlem yöneticisi Yusuf Güler’e giderek telefonumdan imaj almasını istedim. Gerçek bir suçlu böyle mi yapar? Ben kaçmadım, tek delil olan telefonumu da denize atmadım. Tam aksine böyle bir şey olmadığına emin olduğum için kanıt topladım.”

"BENDEN FETÖCÜ ÇIKMAZ"

İper savunmasını şöyle sürdürdü:  

“Bilirkişi Koray Peksayar telefonda ByLock'a rastlanmamıştı dedi. Emniyet raporu da ‘ByLock vardır’ diyemiyor. Benim bir ByLock kullanıcısı olmadığım açıktır. Bu nedenle iddianamede belirtilmiş olan ‘mesajlaşma programını telefonuna yükleyerek sisteme dahil olmuştur’ ifadesi yanlış bir ifadedir. Gerçeğe tamamen aykırıdır. Tweette yazmış olduğum ‘elbise DAR Beğenmedi’ ifadesindeki ‘DAR’ ve beğenmedi kelimesindeki ‘BE’ hecesini büyük yazarak oluşturmuş olduğum DARBE kelimesinin 15 Temmuz darbesi ile ilişkilendirilmesi tam bir zorlamadır. Burada amaç, Sayın Davutoğlu’nun Pelikan dosyası ile medyaya da konu olan AKP başkanlığından alınma sürecine gönderme yapmaktır. İddianameye konu olan ikinci tweetim ise 15 Temmuz gecesi saat 01.14’de yazdıklarımdır. Birincisi, ülkesini sevmeyen biri olsam ‘Canım ülkem’ diyerek söze başlamaz ve ülkemizin geçirdiği zor durumları anlatmak için… ‘neler gördün’ demezdim. İkincisi ‘sanal darbeler ve oyundan darbeler’ ile anlatılmak istediğim aslında darbe olgusuna karşı olmamdır. Paylaşımlarım fikir özgürlüğü kapsamında da hiçbir suç içermemektedir. Hiç kimseye hakaret ve tehdit yoktur. Hiçbir grubu övmek ve destek vermek yoktur. Hatta eklerde sunduğum 15 Temmuz’dan çok önceki kimi paylaşımlarımda da FETÖcüleri bir terör örgütü olarak gördüğüm açıktır. Gözaltında evimden alınan CD, flaş disk ve bilgisayarda da herhangi suç unsuruna rastlanmamıştır. FETÖ/PDY örgütünden hiç kimseyle irtibatlı olmadığım onlarla hiçbir organik bağım olmadığı belgelenmiştir. Sonuç olarak benden de FETÖcü çıkmaz. O terör örgütünün en çok zararını gören insanlardan da biriyim. Arkadaşlarım ve ailemden insanlar da onların kurdukları kumpas davalarında yargılandılar. Onların gazete binasına attırdıkları el bombaları benim çalıştığım cama geldi. Ben Cumhuriyet'te çalışmaya devam ettim… Beni FETÖ'den bir gün tutmanızdansa ömür boyu sorgusuz sualsiz tutmanızı tercih ederim. Utanç verici bu davadan beraatimi talep ediyorum."

Duruşma Emre İper'in sorgusuyla devam ediyor. Mahkeme Başkanı İper'den bir gününü nasıl geçirdiğini anlatmasını istedi.  Mahkeme Başkanı "Bir sanığın günlük olarak ne yaptığı mahkemelerin ilgisini çeken bir şey değildir. Ama enteresan bir şekilde sizin ByLock hattınız sizin güzergahınızı izliyor. Sizin gittiğiniz yerleri takip eden bir ByLock silsilesi var izah eder misiniz?” dedi.

İper ise şöyle yanıt verdi: 

“ByLock sadece bir kişide yok. Bir sürü kişide var. Burada bir kişide bu uygulama varsa buradaki IP çakışmamızdan hepimizde gösterir… Bahsi geçen HTS kayıtları iş saatleri ve güzergahı. Ama HTS kayıtları da tutarsız. ByLock kayıtları yanlış demiyorum, benim değildir diyorum. Ben sabah yola çıkıyorum, internete giriyorum. Yola çıktığımda beraberimdeki insanlarla aynı IP'yi kullanıyoruz… Benim telefonumda ByLock yok ama HTS kayıtlarıyla buradaki bir kişide ByLock olması herkesi ByLockçu olarak gösterebilir.”

TANIKLAR DİNLENECEK

Davanın 24 Temmuz’da görülen ilk duruşmasında tutuklu Cumhuriyet yöneticileri ve yazarları operasyonun üstünden geçen 9 ay sonra ilk kez mahkeme karşısına çıkmışlardı. 

Mahkeme ilk duruşmada verdiği kararla Güray Öz, Hakan Kara, Musa Kart, Turhan Günay, Bülent Utku, Mustafa Kemal Güngör ve Önder Çelik hakkında tahliye kararı vermiş, Akın Atalay, Murat Sabuncu, Kadri Gürsel, Ahmet Şık’ın tutukluluğunun devamına hükmetmişti. 

Bugünkü duruşmada 158 gündür tutuklu bulunan Cumhuriyet gazetesi muhasebe çalışanı Emre İper'in de savunma yapacağı bekleniyor.

Duruşmada, ayrıca Cumhuriyet Vakfı eski Yönetim Kurulu üyeleri İnan Kıraç, Mustafa Pamukoğlu, Nevzat Tüfekçioğlu, Alev Coşkun, Nail İnal, Cumhuriyet eski Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Yıldız, gazetenin eski yazarı Leyla Tavşanoğlu, gazete yazarları Şükran Soner ve Miyase İlknur, Haber Koordinatörü Aykut Küçükkaya, Aydınlık gazetesi yazarları Mehmet Faraç ve Rıza Zelyut tanık olarak dinlenecek.

Akın Atalay, Murat Sabuncu, Kadri Gürsel 316 gündür, Ahmet Şık 255 gündür tutuklu bulunuyor.

Duruşmayı takip etmek için CHP ve HDP milletvekilleri Silivri'ye geldi. Cumhuriyet davası basın açıklamasını gazetecilere izin verilmediği için, milletvekilleri tarafından yapıldı. Açıklamada “Tehditler, davalar, baskılar ve işsizlik nedeniyle onlarca gazeteci ülkeyi terk etti. Türkiye’de ve dışarıda kalabilenlerin her şeye rağmen halkın haber alma için basın özgürlüğü için, demokrasi için hakikati dillendirmeye devam ediyor. Türkiye’yi bu karanlıktan aydınlığa çıkaracak olan hakikatin ışığıdır. Bu ışık da özgür gazetecilerin ellerindedir. Halkın haber alma hakkı ve basın özgürlüğü önündeki engellere son verilsin. Gazetecilere özgürlük” ifadeleri kullanıldı.

Duruşmayı takip edenler arasında uluslararası kuruluşların temsilcileri de bulunuyor. Duruşmaya şu isimler katıldı:

Sarah Clarke - Uluslararası PEN
Jorgen Lorentzen - PEN Norveç
Maria Emilia Arioli - PEN İsviçre
Tine Danckaers - PEN Belçika
Pilar Cebrian - Antena 3 TV - İspanya
Markus Spillman - Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI)
Steven Ellis - Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI)
Rebecca Vincent - Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF)
Christophe Deloire - Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF)
Rebecca Harms - EP

E-Bülten Aboneliği
İş, Ekonomi ve Cemiyet hayatının özel gündemi Patronlar Dünyası'nda... Günlük E-Bülten'imize abone olun, Patronlar Dünyası ayrıcalıklarını yaşayın.
Patronlar Dünyası ile Bir Adım Önde