Türkiye’nin dev holdingleri ‘yeni’likçi kuşağa emanet

Türkiye’nin dev holdingleri ‘yeni’likçi kuşağa emanet

Türkiye’nin önde gelen 5 grubunun genç kuşağı ihtiyatlı konuşuyor. İlk jenerasyonun yarattığı değeri çalışanlarıyla kol kola büyütme mesajı veriyor.

Türkiye’nin dev holdingleri ‘yeni’likçi kuşağa emanet
16px
24px
13.04.2017 13:38
ABONE OLgoogle

Yükselen yeni nesil ‘birinci kuşak kurar, ikinci kuşak yönetir, üçüncü kuşak batırır’ mottosunu kırmaya azmetmiş. Türkiye’nin önde gelen 5 grubunun genç kuşağı ihtiyatlı konuşuyor. İlk jenerasyonun yarattığı değeri çalışanlarıyla kol kola büyütme mesajı veriyor.

Ortak özellikleri gençlikleri. Onlar Türk iş dünyasının önde gelen gruplarının ikinci ya da üçüncü kuşak temsilcileri. Yeniliklerin peşinde koşuyorlar ama ihtiyatlı olduklarını da hissettiriyorlar. Çok dikkatli bir biçimde değişen dünya düzenine, iş yapış şekillerinin geçirdiği evrime değiniyorlar. Hepsi için veliahtı oldukları şirketlerin ‘sürdürülebilirliği’ ajandalarının ilk maddesi.

Gelecekte bölgede lider olan güçlü bir Türkiye görmek isteyen yeni temsilcilere girişimcilik çok heyecan veriyor. Tasarrufl arını da bu alanda ve gayrimenkulde değerlendiren yeni kuşak, geleceğin sektörü olarak da teknoloji ve girişimi görüyor.

Şirketlerin önemli bölümünü birinci kuşak yönetiyor

Türkiye’de büyük şirketlerin sermayedar yapılarına baktığımızda halen önemli bir bölümünün birinci kuşakta olduğunu görüyoruz. Üçüncü kuşağa devredilen şirket sayısı çok az. Hele dördüncü kuşak daha da az. Son yıllarda yavaş yavaş ikinci kuşağa geçişin kuvvetini hissederken onlara kulak verelim istedik. Sonuçta her yeni yönetici beraberinde yeni bir yönetim anlayışı ve yeni kurallar getiriyor. Her birine getirmek istedikleri yenilikleri, bir önceki kuşağın hatalarından aldıkları dersleri ve olmazsa olmazlarını sorduk. Bizim dikkatimizi ‘Görevimiz onların yaptığını korumak’ mesajı çekerken iki kuşak için değişen dünya en büyük rakipleri..

Sürdürülebilirlik önemli, korumacı olacağım

Pelin Akın Özalp, Akfen Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Akın’ın kızı. İkinci kuşak Pelin Akın Özalp, Holding’in Yönetim Kurulu Üyesi. İki jenerasyon arasındaki farklara dikkat çekiyor. Özalp, “Bizim görevimiz onların yaptığını büyütmek değil korumak” diyor. Özalp, ‘korumak’ için de müşteri ile birebir iletişimde olmak gerektiğine inanıyor. “Müşteri ile iletişimde olmak için de bir takım mecralar kullanmak gerekiyor. Medya, çalışanlar, hissedarlar, ortaklar, topluma kendini anlatmak bunun bir yolu.”

Özalp, geçmişte para kazandırmayan, EBİTTA yaratmayan işlerin günümüzde daha önemli olduğunu düşünüyor. Özalp, “Şirketin sürdürülebilirliği çok önemli. Büyütmek için ilk önce sürdürülebilirliği sağlamak gerekiyor. Bir önceki jenerasyonda bizim önem verdiğimiz kadar önem verilmemiş konular. Onlar para kazanmaya, yeniden yaratmaya odaklanmışlar. Onların endişesi yarını kurtarmak olmuş; yani ayakta kalmak… Bizimkisi ise bunu sürdürülebilir kılmak. Bunu artık bizim jenerasyonumuzun, çocuklarımızın jenerasyonuyla değil bir dünya markası yapmak, sahibinin biz değil artık sonsuza kadar giden bir zincirin parçası olmak” diyerek yeni nesil olarak misyonunu anlatıyor. Özalp’a göre geleceğin sektörü ise girişimcilik.

Özalp, “Savunma, enerji ve eğitim kesinlikle çok önemli. Fakat Türkiye’de girişimcilik çok gelişiyor ve çok güzel bir eko sistem oluşuyor” diyor. Özalp’a tasarrufl arını nerede değerlendirdiğini sorduğumuzda ise “Türkiye’de gayrimenkul hala kıymetli. Kişisel olarak bu sektöre yatırım yapıyorum” cevabını veriyor. Geçtiğimiz günlerde dünya evine giren Özalp, babası Hamdi Akın’ın 24 saat çalışarak bugünlere geldiğini iftiharla anlatırken, kendisinin ise daha dengeli davranmak istediğinden söz ediyor: “Yeni evliyim, umarım çocuklarımız olacak. Ben iş hayatında biraz daha dengeli davranmaya önem vereceğim” dedi.

Hep daha iyisi olsun mottosunu sürdüreceğim

Alize Dinçkök Eyüboğlu, Akkök Holding’in patronu Ali Dinçkök’ün kızı. Akkök Holding Yönetim ve İcra Kurulu Üyesi Alize Dinçkök Eyüboğlu 13 yıldır çalışma hayatının içinde. Eyüboğlu, babası Ali Dinçkök’ün çalışma prensiplerini benimsemiş; “Babamın en önemli özelliği ‘hep daha iyisi olsun’ anlayışıyla hareket etmesiydi. Bu prensipleri bana çok aşıladı. Kendisinin bu mottosunu devam ettireceğiz. Sürekli daha iyiye… 65 yıldır süregelen şirket geleneklerini, göreneklerimizi bozmadan daha iyiye taşıma bizim için en önemli hedef” diyor. Eyüboğlu, bu hedefte yürürken çalışanların kalplerini kırmamaya ve hep birlikte, kol kola yapmaya özen göstereceğinin de altını çiziyor ve ekliyor:

“Sonuçta onlar bizim iş ortağımız, onlar olmazsa biz bu işleri başaramayız.” Yeni nesil olarak görevlerinin önceki jenerasyonun kurmuş olduğu yapıyı tekrar ayağı kaldırıp, büyütüp sağlıklı bir şekilde yenilikçi, sürdürülebilir bir yapıya ulaştırmak olduğunu anlatan Eyüboğlu, “Benim babam çok çalışkandır. Her zaman bir örnek verir; ‘Bizim zamanımızda İsviçre’ye gitmek istediğimde 1 gün sürüyor, üç vasıta değiştiriyorduk.’ Şimdi bu imkanlar çok kolay olduğu için hep karşısındakinden daha fazlasını bekliyor. Benim için de karşımdakinin işini benimsemesi, severek yapması önemli” diyor.

Yeni neslin teknolojiyle ilgisi ile ilgili olarak, “Sanayi 4.0 devrimine ayak uydurmaya çalışıyoruz. Bu yenilikle beraber bazı meslekler hafi f demode olacak, bazıları canlanacak. Ama burada yine insana vurgu yapmak istiyoruz; robotlara 100 sene sonra her şeyi yaptırabilirsiniz ama hoşgörüyü insandan beklemeniz gerekiyor” diyor. Gelecekte nasıl bir Türkiye hayal ediyorsunuz sorusuna ise Eyüboğlu, “Güçlü bir ekonomiye sahip Türkiye istiyoruz. Biz yatırımları yaparken iki kere düşünmeyelim, istikrar olsun ki huzurlu mutlu yaşayalım” açıklamasında bulunuyor. Eyüpoğlu, tasarruf konusunda ise, “Ben zaten çok fazla para harcayan bir insan değilim. Kişisel olarak kendi projelerimizden gayrimenkul alıyorum” diyor.

Grubun geleceğine katkı sağlayabilirsem ne mutlu

Doğan Holding Onursal Başkanı Aydın Doğan’ın kendisiyle aynı ismini taşıyan torunu ve Arzuhan Doğan Yalçındağ'ın oğlu Aydın Doğan Yalçındağ, son günlerde herkes tarafından merak edilen BluTV’nin de kurucusu. Üçüncü kuşak olan Yalçındağ, internet televizyonculuğu alanına girerken oldukça uğraşmış. Dedesi Aydın Doğan’ı ikna etmesi de çok kolay olmamış. İnternet televizyonculuğu alanında fırsat olduğunu gördüğünde gerek aile gerek şirket yöneticilerine ‘böyle bir fırsat var, bu alana girelim’ teklifi nde bulunmuş ve ikna etmesi 6 ayı bulmuş.

Yalçındağ, kuruluş hikayesini şöyle anlatıyor; “Ailemin bu kadar efor sarf ettiği, hayatlarını verdikleri bu oluşuma ben nasıl destek olabilirim diye kendimi çok sorguladım. Değişen izleme alışkanlıklarıyla bazı fırsatlar oluştuğunu fark ettik. Bu yeni alanda benim liderliğimde oluşturulan bu platformun ne kadar hızlı büyüyeceğini göreceğiz. Bu çok büyük bir mutluluk ve sorumluluk. BluTV ile bizim yayıncı grubun geleceğine veya günlük oluşumuna katkı yapabildiğim için çok mutluyum” diyerek aslında gelecek hedefi ni de çizmiş oluyor. Gelecekte nasıl bir Türkiye görmek istediğini sorduğumuz Yalçındağ, şöyle cevap veriyor; “Güçlü bir Türkiye görmek istiyoruz. Türkiye’nin doğalgaz, petrol kaynakları yok ama insan gücü ve şirketlerimiz var. Şirketlerin inovatif olması, bölgesel güç olması lazım. Ve gençlere eğitimle destek olsunlar ki Turkcell, Türk Telekomlar kursunlar."

Bugün bambaşka bir eksendeyiz

Büyüklere haksızlık etmemek lazım, onlar bizim kuşağa dokunabildi bizim de sonraki kuşağa dokunmamız lazım.” Bu sözler Mudo’nun sahibi Mustafa Taviloğlu’nun oğlu Ömer Taviloğlu’na yani şirketin yeni patronuna ait. İkinci kuşak temsilci, gençleri işin içine daha fazla katmanın önemine değiniyor. Taviloğlu’na göre, hissedarların her şeyi birden yönetemeyeceği aşikar. “Her şeyi yönetmeye çalıştığımız zaman iletişim kurmaya daha az vakit ayırabiliyoruz. Kısa süreli iletişimde de ister istemez sorunları ortaya çıkaran, başarıları övmeye vakit bulamayan, eksikleri gündeme taşıyan, zaman darlığı ve ekonomik baskıların da etkisiyle tepkisel davranışların içerisine girebiliyoruz” diyerek özeleştiride bulunuyor Taviloğlu.

Yönetim şekillerinin belli aralıklarla daha sık ama dolu iletişimlerle daha yapıcı bir iletişim platformuna taşınması gerektiğine inanıyor. Taviloğlu, yöneticilik kariyerinde babasından farklı olarak nasıl bir yol izleyeceğini sorduğumuzda ise şu cevabı veriyor; “Babama saygım şüphesiz sonsuz ama onların işleri büyüttüğü dönemdeki Türkiye ile rekabet ortamı, iş gücünün beklentileriyle bugün bambaşka eksendeyiz. Dolayısıyla bir çok şeyi farklı yapmamız lazım. Belki Mudo olarak istediğimiz kaynakları yeteri kadar ayıramıyoruz bu farklılığı yansıtmaya. Son 2 senenin gündem yoğunluğu nedeniyle insanımıza yeteri kadar vakit ve kaynak ayıramadık. Ama biz de bunun için çalışanlarla sohbetler yapıyoruz. Şeff afl ık ve samimiyet olgusunu oluşturmaya çalışıyoruz. Takım çalışmasının ön planda olduğu, ‘patron bunu söyledi bunu yap’ anlayışı ile değil; ‘gel bunu beraber yapalım’ bakış açısını oturtmaya çalışacağız” vurgusunu yapıyor.

“Geleceğin sektörü bugün bilmediğimiz sektörler olacak” diyen Taviloğlu’a göre aslında bunu ikiye ayırmak gerekiyor; trendler ve öncelikler. “Türkiye’nin önceliği dijitalleşme maliyetini düşürmek olmalı. Bunu da ancak kendi yetişmiş işgücümüzle yapabiliriz. Kendi içimizden bunları yeşertmeye, doğurmaya çalışmamız lazım. Sağlıkta yapılan reformun dünyaya entegre olabilecek gençler yetiştirebilmek için eğitimde de yapılması lazım” diyen Taviloğlu, gelecekte güçlü bir ülke görmek istediğinden ve güçlü ülkenin de güçlü insanlardan geçtiğinden söz ediyor. Taviloğlu, tasarrufl arla ilgili olarak da, “Kişisel yatırımım yok. En büyük arzum ileride girişimcilik heyecanını tadabilmek. Şimdilik o pencereden içeriye henüz bakmadım. Şuanda bütün vaktimi Mudo dolduruyor. Tek yatırımım zaman; hepsini de Mudo’ya harcıyorum” ifadelerini kullanıyor.

Deneyim transferinde özgün liderlik tarzı desteklenmeli

Kalyon Grup’un ikinci kuşak yöneticilerinden, Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Cemal Kalyoncu’nun oğlu Mehmet Kalyoncu; üst jenerasyonun deneyimlerinin yeni kuşak için çok önemli bir hazine olduğunu söylüyor. Aile büyüklerinin deneyimlerinden fazlasıyla yararlanılması gerektiğini vurgulayan Kalyoncu, “Bu deneyim transferini gerçekleştirirken ikinci veya üçüncü kuşak yöneticilerin özgün liderlik tarzının da desteklenmesi önemli bir nokta” diyor. Her iki detayın da dengeli bir şekilde uygulanabileceğine inanan Kalyoncu, “Yeni kuşak olarak teknolojiyi büyüklerimizden daha etkin kullanmamız gerekiyor. Hatta kullanmaktan ziyade teknolojiyi üreten taraf olmalıyız. İş dünyasının yeni kuşak temsilcileri olarak bu konuya odaklanmamız gerekiyor” şeklinde konuşuyor. Bir önceki yönetici neslin krizleri ve zorlukları yönetmekle çok meşgul olduğunu hatırlatan Kalyoncu’ya göre, geçmiş yılların Türkiye’sinde yeni girişimlerde bulunmak, iş geliştirmek, şirketleri büyütmek ve en önemlisi yatırım yapmak bugünkü kadar kolay değildi.

Kalyoncu sözlerine şöyle devam ediyor: “İstikrarın olmadığı, uzun dönemli kararların alınamadığı, kolay yatırım yapılamayan dönemleri yaşadı aile büyüklerimiz. Bugün ise ekonomik istikrar sayesinde uzun dönemli planları hayata geçirmek daha kolay.” Genç nesil yöneticilerinin sahip olması gereken en önemli özellik olarak uzun vadeli bakış açısının öne çıktığını vurgulayan Kalyoncu, “Genç nesil yöneticiler olarak heyecanlıyız ve istekliyiz. Çalışmak ve üretmek istiyoruz. Burada sahip olduğumuz vizyonun, bu enerjiyi ve heyecanı desteklemesi gerekiyor.

Bu vizyonun daha da gelişmesinde; aile büyüklerimizin fi kir ve düşünceleri çok önemli unsur” diyor. Genç nesil olarak, sürekli büyüme ve ilerleme amacından vazgeçmeyeceklerini ifade eden Kalyoncu, “Fakat atacağımız adımların doğru olması için de büyüklerimizin tecrübeleri en önemli yol göstericilerimiz olacaktır” şeklinde konuşuyor. Kalyon Holding Yönetim Kurulu Üyesi olan Kalyoncu’ya göre geleceğin en önemli sektörleri; internet girişimleri, ulaştırma ve ulaşım. Kalyoncu bu konuda önemli tespitlerde bulunuyor:

“Ulaştırmada çok önemli gelişmeler olacak. Elektrikli arabalar, yeni ulaşım sistemleri icat edilecek. Kişinin tek başına bir yerden bir yere taşındığı modeller üretilecek. Bunun üzerine biz de şirket olarak çalışıyoruz. Heyecanlı olduğumuz bir alan.” Kalyoncu, gelecekte daha da güçlü bir Türkiye görmek isteğinden söz ederken, “Bunun için ülkemizin yapması gereken ne varsa biz bunun için çalışmaya devam edeceğiz. Türkiye’nin kendi içine kapanık bir ülke olması yerine bölge dinamiklerini yöneten, coğrafyasına liderlik yapan bir ülke olmasını istiyoruz” diye konuşuyor. Kalyoncu, girişim sermayesi şirketi kurmayı planladıklarını ve start-up’lara yatırım yapan bir şirketi de hayata geçirmek üzere olduklarının haberini veriyor.

Jülide Yiğittürk Gürdamar/Dünya

E-Bülten Aboneliği
İş, Ekonomi ve Cemiyet hayatının özel gündemi Patronlar Dünyası'nda... Günlük E-Bülten'imize abone olun, Patronlar Dünyası ayrıcalıklarını yaşayın.
Patronlar Dünyası ile Bir Adım Önde