TÜSİAD Başkanı: Korkuyorum, mecalimiz kalmayacak

TÜSİAD Başkanı: Korkuyorum, mecalimiz kalmayacak

TÜSİAD Başkanı Yılmaz, seçimler, sert siyasi çatışmalar, keskin kutuplaşmalar, vahim yolsuzluklara dikkat çekerek, "mecalimiz kalmayacak korkusundayım" dedi

TÜSİAD Başkanı: Korkuyorum, mecalimiz kalmayacak
16px
24px
17.04.2014 10:58
ABONE OLgoogle
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz, yerel seçimlerin sert siyasi çatışmalar, keskin kutuplaşmalar, vahim yolsuzluk ve devlet içi örgütlenme iddiaları ile hayli yıpratıcı geçtiğini vurgulayarak, "Önümüzdeki dönemi de böyle geçirirsek, demokrasimizi geliştirme konusunu tartışmaya toplumca mecalimiz kalmayacak korkusundayım" dedi.

2014 yılının ilk TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Toplantısı Ankara'da gerçekleştirildi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun onur konuğu olduğu toplantıda açılış konuşmasını yapan TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz, Türkiye'nin 15 aya yayılan bir seçimler dizisinin ilk merhalesini geride bıraktığını vurguladı. 30 Mart yerel seçimlerinin ardından 4 ay sonra yeni Cumhurbaşkanı'nın ilk kez halkoyuyla seçileceğini ifade eden Yılmaz, bunun ardından da sıranın genel seçimlere geleceğini vurguladı.

Bu uzun maratonun ilk etabını oluşturan yerel seçimlerin sert siyasi çatışmalar, keskin kutuplaşmalar, vahim yolsuzluk ve devlet içi örgütlenme iddiaları ile hayli yıpratıcı geçtiğini belirten Yılmaz, "Önümüzdeki dönemi de böyle geçirirsek, demokrasimizi geliştirme konusunu tartışmaya toplumca mecalimiz kalmayacak korkusundayım. Bu yüzden, yönetim üslubumuzu, demokrasiye verdiğimiz anlamı tartışmak için belki de en uygun zamandayız diye düşünüyorum. Şu soruları sizinle paylaşmak isterim: Hepimiz, özgür bireylerin yaşadığı, mutlu ve müreffeh olarak yaşadığı Türkiye'yi yaratmak için çalışmıyor muyuz? Bu hedefe eksik demokrasiyle, yeterince katma değer yaratmayan bir ekonomiyle, kutuplaşmış bir toplumsal yapıyla ulaşabilir miyiz" diye konuştu. 

DÜNYANIN EN GELİŞMİŞ 25 ÜLKESİ, AYNI ZALANDA EN GELİŞMİŞ DEMOKRASİLERDİR"

Uzun zamandır TÜSİAD olarak yalın bir mesaj vermeye çalıştıklarını belirten Yılmaz, gelişmiş ülkeler seviyesine yükselmek isteyen Türkiye'nin gelişmiş bir demokrasiye de sahip olmak zorunda olduğunu belirten Yılmaz, "Dünyanın en gelişmiş 25 ülkesi, unutmayalım ki, aynı zamanda en gelişmiş demokrasileridir. Özlemini duyduğumuz standartlarda bir demokrasinin temelini iyi yetişmiş, yurttaşlık bilinci gelişmiş özgür bireylerin oluşturacağını hepimiz biliyoruz. Bu temelin üzerine, toplumu bir bütün olarak kucaklayan, çoğunluğun verdiği yetkiyi azınlığın haklarını da koruyarak kullanan bir yönetim anlayışını bina etmek gerekir. Bu yönetim anlayışını kuvvetler ayrılığı, özerk kurumlar, idarenin tasarruflarının denetime açıklığı, yönetimde şeffaflık, hesap verebilirlik gibi özelliklerle de zenginleştirmeliyiz. Ve tabi ancak, katılımcı, çoğulcu ve kapsayıcı bir anlayışla da demokrasimizi 21. yüzyılın gerektirdiği derinliğe ulaştırabiliriz. Bu beklentileri paylaşmayan, bunlara inanmayan bir siyasetçimiz var mı? Yok. Bir siyasi partimiz var mı? Bence yok. Bir aydınımız, bir kurumumuz var mı? Bence yok. Peki bu temel alanlarda, neden ayrı düşüyoruz? 
Bu demokratik standartları sağlayacak kurumsal yapıları güçlü ve itibarlı kılmak hepimizin ayrı ayrı görevi değil mi" şeklinde konuştu. 

"PEKİ NİYE YAN YANA DEĞİLİZ?"

"Peki niye yan yana değil de, karşı karşıyayız zaman zaman" diye soran Yılmaz, demokraside sürekliliği kurumların sağladığını vurguladı. Devletin, demokrasinin kurumlarının itibarını korumanın esas olduğunu ve o ülkeyi yönetenlerin ve vatandaşların da öncelikli sorumluluğunda olduğunu dile getiren Yılmaz, şunları kaydetti: 
"Hiçbirimiz bu sorumluluğu ihmal edemeyiz. Demokrasilerin temelinde hukuk vardır, hukuk devleti vardır, hukukun üstünlüğü vardır. Hukuk bir arada yaşama sözleşmemizdir, ortak kurallarımızdır, yasalarımızdır. Bireyleri tek tek bağlar, birbirimize bağlanmamız biz olmamız için de vazgeçilmezdir hukuk. Tam da bu yüzden, hukuka, hukuk devletine sımsıkı sarılmalı ve onun hasar görmesine, örselenmesine izin vermemeliyiz. Hukuk devletiyle yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı da birbirinden ayrılmaz bir bütündür. Yargı kurumunun toplumun mutlak güvenine sahip olarak çalışması şarttır. Gelişmiş demokrasiler demokratik kurumları ve ilkeleri güçlendirmek, bireysel hak ve özgürlükleri genişleterek garanti altına almak, daha katılımcı sistemleri oluşturmak için yoğun çaba sarf ediyorlar. Merkezi yönetimleri güçlü yerel yönetimlerle desteklemenin yollarını araştırıyorlar. Siyaset kültürünü geliştirmeyi, siyasi ahlakı yaygınlaştırmayı, yolsuzluklarla mücadeleyi gönüllü "Davranış Kodları' belirleyerek, benimseyerek ve benimseterek sağlıyorlar. Türkiye'nin de bunlara ihtiyacı olduğuna itiraz edilebilir mi? Bunlardan herhangi birini yok sayarak sağlıklı bir demokrasi kurabilir miyiz? Sağlıklı işleyen bir demokrasi, toplumda bir arada ve karşılıklı saygı içinde yaşamanın, "biz' kavramını yüceltmenin tek yolu değil midir?"

"BİZ SİYASET İÇİN SİYASET YAPMIYORUZ"

TÜSİAD Başkanı Yılmaz, bazı eleştirilere de cevap verdi. "Zaman zaman bizi eleştirenler, TÜSİAD'ı eleştirenler "çok siyaset konuşuyorsunuz' diyorlar" ifadelerini kullanan Yılmaz, oysa siyaset ve ekonominin aynı gerçekliğin iki farklı yüzü olduğunu vurguladı. Yılmaz, "Biz siyaset için siyaset yapmıyoruz, demokrasiyi konuşuyoruz. Demokrasi konuşmak da, piyasa ekonomisini konuşmak demek aynı zamanda. Refahın sürdürülebilirliğini konuşmak demokrasiyi konuşmak Nitekim, tarihsel olarak, düzgün işleyen, büyüme ve refah üretebilen piyasa ekonomileriyle, başarılı demokrasiler iç içe geçmiş durumdadırlar. Yavaş ya da istikrarsız demokratikleşme, hızlı büyümek ve refahı yaygınlaştırmak isteyen ülkeleri bu hedeflerine ulaşmakta kısıtlamaktadır. Bu tespit, Türkiye neden yakın geçmişindeki ortalama yüzde 5-7 büyüme bandından yüzde 2-4 bandına indi ve neden bir süre daha orada kalabileceği şüphesinin cevabını da belki içinde barındırıyor, bize veriyor bir ölçüde"

"SON YILLARDA DEMOKRATİKLEŞME İRADESİNDE EKSİKLİK GÖZLEMLER GİBİYİZ"

TÜSİAD Başkanı Yılmaz, büyümedeki bu sert düşüşün, mikro ve makroekonomik sorunlara, azalan iç ve dış talebe bağlı teknik ekonomik nedenlerin de bulunduğunu vurguladı. Bunların bir bileşkesi olan cari işlemler açığı problemi ve buna bağlı finansman problemi bulunduğunu dile getiren Yılmaz, "Tasarruf oranlarımız mevcut düzeyde kaldığı sürece bu sorun devam edecek. Ancak bunun ötesinde siyasi gelişmelere bağlı nedenler de var bu düşüşte. Dört-beş yıl öncesine kadar dünyada demokratikleşme, makro uyum, reform motivasyonu ve AB'ye uyum bağlamında örnek gösterilen Türkiye, bugün tüm bu başlıklarda geride kalmış gibi hissediliyor. Son yıllarda demokratikleşme iradesinde eksiklik gözlemler gibiyiz, hatta bunu da duyuyoruz dostlardan. Demokratikleşme paketleri ya geç, ya da eksik kalabiliyor ve toplumsal motivasyon oluşturamıyor, ekonomide de istediğimiz etkiyi maalesef yaratamıyor. Yani aslında, yavaş demokratikleşmenin ekonomik büyümesi de yavaş oluyor. Gene de bu saydıklarımız, düşük büyüme olgusunu açıklamaya yetmeyecek" diye konuştu.

"BAŞLATILAN REFORMLAR YARIM KALIYOR"

Yılmaz, ekonomideki yavaşlamanın bir diğer temel nedeninin ise piyasa ekonomisinin üzerinde faaliyet gösterdiği "hukuk zemininde" oluşan hasarlar olduğunu söyledi. "İşte bu yüzden, biz "hukuk devleti' dediğimiz zaman siyaset konuşmuyoruz aslında. Ekonominin en temel gereklerinden birine değinmiş oluyoruz" diyen Yılmaz, burada, bizi düşük büyümeye doğru iten bir başka etken olarak, tıpkı demokratikleşme alanında olduğu gibi ekonomide de reform iradesinin eksikliğinden söz edildiğini bildirdi. Yılmaz, "Kalıcı, yüksek büyümeyi sağlayacak olan mikro-yapısal reform ajandamıza bir türlü odaklanamıyoruz. Başlatılan reformlar yarım kalıyor ya da uygulamada aksaklıklar çıkıyor. Piyasaların adil ve şeffaf çalışmasını sağlayacak olan bağımsız düzenleyici kurumlar da etkilerini yitiriyorlar bu süreçte. İş dünyası olarak, dünyadaki gelişmeler karşısında hızlı tedbir alma gereğini görüyoruz. Türkiye'nin yüksek büyüme sağladığı yılların koşulları hızla ve lehimize olmayacak şekilde değişmektedir."

"DÜNYA İLE İLİŞKİLERİNİ YAPICI BİR ŞEKİLDE KURAN TÜRKİYE, ULUSLARARASI SİSTEME CİDDİ KATKILAR YAPABİLECEĞİNE İNANIYORUZ"

Ekonominin geleceği, toplumun refahı piyasa ekonomisinde görülüyorsa, bunun ancak küresel ekonomiye entegre olarak sağlanabileceğini belirten Yılmaz, bu çerçevede, AB ile ilişkilerin ve Türkiye'nin Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı'na katılmasının önemine dikkat çekti. Gelecek yıl G-20 zirvesine Türkiye'nin ev sahipliği yapacak olmasını Türkiye'nin itibarını yükseltecek bir fırsat olarak değerlendirdiklerini söyleyen Yılmaz, "TÜSİAD, G-20 bünyesindeki iş dünyası yapısı olan B20'ye yıllardır, en donanımlı ve en etkin desteği vermekte, burada etkin rol oynamaktadır. 

Türkiye'nin dönem başkanlığı sırasında, her türlü katkıyı yapmaya mecbur ve hazır olduğumuzu da belirtmek isterim. İmkanlarını ve kaynaklarını doğru değerlendiren, var olan ittifak ilişkilerinin sağladığı derinliği kullanabilen, coğrafi konumunu bir ekonomik rekabet avantajı olarak değerlendirebilen, dünyayla ilişkilerini yapıcı şekilde kurabilen bir Türkiye'nin uluslararası sisteme ciddi katkılar yapabileceğine inanıyoruz."

"ENERJİMİZİ DEMOKRASİMİZİ DERİNLEŞTİRMEYE HARCAMAK ZORUNDAYIZ"

Demokrasisi oturmuş, çevresiyle ilişkileri normalleşmiş bir Türkiye'ye; laik, demokratik ve ekonomisi değer üreterek büyüyen bir Türkiye'ye dünyanın ihtiyacı olduğu nu ifade eden Yılmaz, kutuplaşmanın yerini toplumsal mutabakatın almasını sağlamak, toplum olarak ortak paydamızı yeniden tanımlamak, diyalog yollarını açarak enerjimizi kalkınmaya, demokrasimizi derinleştirmeye harcamak zorundayız. Neredeyse tüm partilerimizin, yüksekliği konusunda mutabık olduğu seçim barajının düşürülmesinin de demokrasimizin çoğulcu niteliğini güçlendirerek toplumsal uzlaşmaya katkı sağlayacağını düşünüyoruz. Önümüzdeki iki seçimden sonra seçimsiz geçecek olan 4 senenin, reformlarımızın hayata geçirilmesi ve AB uyumunun kararlı bir şekilde ilerletilmesi açısından önemli bir fırsat oluşturduğunu da düşünmekteyim. "

"ÇÖZÜM SÜRECİNİN DE SONUCA ULAŞTIRILABİLMESİ UMUDUNU TAŞIYORUM"

Türkiye'nin, başta AB projesi olmak üzere, reform projelerini başarıya ulaştıracak beceriye, birikime ve azme sahip olduğuna her zamanki gibi yürekten inandıklarını belirten Yılmaz, yakın tarihin en önemli siyasi adımlarından biri olan çözüm sürecinin de sonuca ulaştırılabilmesi umudunu taşıdığını ifade etti. TÜSİAD'ın, Türkiye'nin iktisadi ve siyasi reform alanlarının hemen hepsinde çalışma yapmış ve görev görmüş bir kurum olduğunu belirten Yılmaz, "Bundan sonra da, Türkiye'yi seven ve güvenen, bu ülkeye yatırım yapan, bu ülkede istihdam yaratan üyeleriyle ve uzman kadrolarıyla, yapıcı eleştiri, öneri ve çalışmalarını ülkemizin yararına sunmaya devam edecektir" diye konuştu.
E-Bülten Aboneliği
İş, Ekonomi ve Cemiyet hayatının özel gündemi Patronlar Dünyası'nda... Günlük E-Bülten'imize abone olun, Patronlar Dünyası ayrıcalıklarını yaşayın.
Patronlar Dünyası ile Bir Adım Önde