Sanayici adaylar neden Meclis'e girmek istiyor?

Sanayici adaylar neden Meclis'e girmek istiyor?

AK Parti, CHP ve MHP’nin sanayici milletvekili aday adayları neden Ankara’ya gitmek istediklerini açıkladı. Bakın amaçları neymiş?

Sanayici adaylar neden Meclis'e girmek istiyor?
16px
24px
26.03.2015 10:03
ABONE OLgoogle
AK Parti, CHP ve MHP’nin sanayici milletvekili aday adayları  neden Ankara’ya gitmek istediklerini anlattı. AK Parti adayı Hüseyin Bozdağ, “Müteahhitlik alanında dünyada 2’nci sıradayız. Bunu daha da geliştirebiliriz. İnşaatın getirdiği hareketliliği hiçbir şey getirmiyor" derken, CHP adayı Abdullah Teber ise son 10 yılda ülkenin 'olmayan parasının betona yatırıldığını' ifade etti.

MHP adayı Ali Yücelen ise Türkiye’nin koymuş olduğu hedeflere ancak reel sektörle ulaşabileceğini, bütün kanunların bunu desteklemek için yapılması gerektiğini söyleyerek, şu anda tüketiciyi ve finansı öncelik olarak gören bir ekonomi anlayışının hakim olduğunu aktardı. Milletvekili aday adayı olan sanayicilere göre ekonominin önündeki en büyük fırsatlar; Türkiye’nin, bulunduğu coğrafyadaki enerji koridoruna hamilik yapması ihtimali, yüksek teknolojili ürün üretebilecek dinamizm ve zorluklara rağmen üretim yapıp, üretimini geniş coğrafyalara pazarlayan KOBİ’ler... Adaylar, 2023 hedeflerine ulaşmak için gerekli olan ‘yeni sanayi devriminin’ Meclis'te başlayacağını ifade ediyorlar.

Bozdağ: Para nerede toplanıyorsa orada dağıtılsın...

Adalet ve Kalkınma Partisi’nden (AK Parti) aday adayı olan 49 yaşındaki Hüseyin Bozdağ’ın 3 çocuğu var. İşlerini şimdiden ortağı ve amcasının oğlu olan Nusret Bozdağ’a devretmiş. İstanbul 3’üncü bölgeden aday adayı Bozdağ. “Milletvekili seçilirsem 20’ye yakın projem var, onları hayata geçireceğim” diyor.

Türkiye’nin bilime, Ar- Ge’ye, teknolojiye dayalı bir sanayi perspektifine ihtiyacı olduğunu belirten Bozdağ, “Mevcut pazarlarda rakiplerimiz çoğaldı. Bu nedenle Afrika keşfedilmemiş maden. Dünyanın bilinen markaları, özellikle tekstil alanındakiler, üretimlerini yavaş yavaş Afrika’ya kaydırıyor. Ucuz işçilik var orada. Buralarda, dünya pazarındaki rekabeti artırmak için üretim fırsatları var” açıklamasını yapıyor. Müteahhitliğin Türkiye için bir fırsat olduğunu kaydeden Bozdağ, dünyada bu alanda 2’nci olduğumuzu ve daha da gelişmemiz gerektiğini belirtiyor. Bozdağ’a göre inşaatın getirdiği hareketliliği hiç bir sektör getirmiyor, inşaat birçok sektörü de geliştiriyor. Dünyanın ekonomik ekseninin Doğu’ya kaydığını savunan Bozdağ, şunları söylüyor: “Burada iyi konumlanmamız lazım. Akıllı politika üreterek bölgenin hamisi ve ağabeyi olmalıyız.” Bozdağ, Türkiye ekonomisinin önündeki en büyük engel olarak yüksek faiz oranlarını gösteriyor. Tüm iş adamlarının Merkez Bankası’nın faiz oranlarını yüksek bulduğunu söyleyen Bozdağ faizlerin üretici için daha düşük oranlarda olması gerektiğini vurguluyor. "Çünkü rekabetçiliğini korumak için yüzde 8- 10 kar marjıyla çalışan Türkiye’deki sanayici, en düşük yüzde 12- 13’lerle kredi aldığı için zorlanıyor." 

‘Assal dönüşümle’ 2 milyon ek istihdam yaratılır 

Devletin vergi toplamayı sistematik bir düzene oturttuğunu belirten Bozdağ, “Devletin 0 faizle desteklediği -özellikle teşvik bölgelerinde- para nereden toplanıyorsa oradan dağıtılsın felsefesini oturtmayı istiyoruz. Sanayici üretip, satınca yüzde 20 kurumlar vergisi ödüyor. Devlet yine kâr payı almış olur” diyor. Bir başka projeyle ilgili bilgi veren Bozdağ, orta gelirliye konut yapmak için kurulan Emlak Konut gibi, devlete ait arazileri ucuz fiyatla sanayicilere tahsis edecek “Emlak Sanayi”nin kurulmasını istediklerini belirtiyor. Bozdağ, diğer projeleri içinse şu bilgileri veriyor: “Kentsel dönüşüm gibi “Assal dönüşüm” olmalı. Nesillerin beslenmesiyle ilgili yanlışlar var Türkiye’de. 17 milyon öğrencinin sağlıklı beslenmesi assal dönüşümü getirecektir. Türkiye’nin tarım hasılası 68 milyar dolarlarda. Bu projeyle 13 milyar dolarlık yeni bir devinim elde ediyoruz. 13 milyar doların yüzde 50’si gıda. 6.5 milyar dolarlık ek tarım hasılası demek bu. 400 bin ek istihdam yaratılabilir. Dolaylı olarak da 1.5 milyon kişi istihdam edilebilir. Milletvekili olmasam da bu projeleri takip edeceğim.” Ankara’daki görevlerinin dışında İstanbul’da olacağını anlatan Bozdağ, “Ben İstanbul Sanayi Odası’nda meclis üyesiyim. Oradaki 10 arkadaşımı çevirip, ‘4 tane İstanbul milletvekili say’ desem sayamazlar. Bu şekilde olmak istemiyorum” diyor.

Hep birlikte odaklanıp ileri teknoloji üretemezsek orta geliri de kaçırırız

Cumhuriyet Halk Partisi’nden (CHP) aday adayı olan Abdullah Teber, 65 yaşında ve 2 çocuğu var. O da Hüseyin Bozdağ gibi İstanbul 3’üncü bölgeden aday adayı. Şirketlerini uzun süre önce çocuklarına devretmiş. Yakın zamana kadar sanayicinin yeteri kadar siyasete katılmadığını aktaran Teber, “İş dünyasının içinden çıkan siyasetçiler mutlaka olmalı. Üretici insan zaten çalışkan insandır. Bu insanlar siyasette başarısız olamaz” diyor.

Türkiye’nin önünde her zaman fırsatların olmasına karşın bunları değerlendiremediğini savunan Teber, son 10 yılın boş geçtiğini, Türkiye’nin olmayan parasının betona yaptırıldığını iddia ediyor. Teber, Türkiye’nin önündeki en büyük fırsatın ileri teknolojili ürün üretme potansiyelimiz olduğunu söylüyor. Bunu başarmak içinse ekonomik reformların şart olduğunu aktarıyor. Bu yapılmazsa Türkiye, elindeki orta teknolojili ürün üretme özelliğini de kaybedebilir Teber’e göre. Çünkü Türkiye'deki işçilik ücretleri yükseliyor ve bu işleri daha ucuza yapacak ülkeler fazlalaşıyor. Hiç yüksek teknolojili üretim yapmadığımızı vurgulayan Teber, “Ar- Ge’ye ayrılan para çok düşük olduğu için özel sektör bunu yapamaz. Bu devlet teşvikiyle olabilir. Ar- Ge’ye ayrılan parayı artıramazsak ekonomik atlamayı gerçekleştiremeyiz. Büyük ülkeler dörtnala koşuyorken, biz topal atla ona yetişmeye çalışıyoruz. Yakalamak için atı değiştirmek gerek. Yeni ekonomik revizyon yapması gerekiyor hükümetin. Daha önceki iktidarların ekonomik programlarıyla bugüne kadar geldik. Faiz indir, çıkar denerek ülke idare edilemez. Önümüzdeki yıl marka çıkması için çalışıyoruz denilip, bunun için herkesin çalışmasını sağlamak lazım” diye konuşuyor.

Özelleştirmeye karşı millileşmeyi savunacak 

Bu sorunları Meclis'te dile getiren kimsenin olmadığına dikkat çeken Abdullah Teber, bunların mücadelesini vereceğini söylüyor. Sanayinin ve sanayicinin sorunlarını, ihracatı artırmayı, kaliteli üretimin nasıl olacağını anlatacağını aktaran Teber, bunun yanında özelleştirmeye karşı millileştirmeyi savunacağını anlatıyor. “Her şey özelleşti” diyen Teber, şöyle devam ediyor: “Ben buna karşıyım. PETKİM, Telekom gibi şirketlerin özelleşmesi zarar. Bunların stratejik önemi nedeniyle millileşmesi lazım. Bunların mücadelesini vereceğim. Zaten bu sorunlarla ilgili dosya hazırlayıp, gönderiyorum. Seçilirsem kürsüden söyleyeceğim.” Teber, Atatürk’ün kurduğu CHP’nin, günün koşullarına uyarak, soldan daha çok tam merkez bir parti olamaya başladığını, kapısını herkese açtığını ve bu yüzden bu partiden aday adayı olduğunu ifade ediyor. Teber, “Ankara’da Gazi Üniversitesi’nde okudum. Çok yabancı değilim oraya. Eğer faydalı olabileceksem Fizan’da da yaşarım” diyor. Eski araştırma şirketlerinden ARAT’ın büyük hissedarı olduğunu bildiren Teber, ön seçimlere bu şirketteki arkadaşlarıyla hazırlanıyor.

Bütün kanunlar KOBİ ve reel sektör odaklı olmalı

Türkiye Genç İş Adamları Derneği’nin (TÜGİAD) başkanlığından istifa eden Ali Yücelen Milliyetçi Hareket Partisi’nden (MHP) aday adayı oldu. Yücelen, Yücelen Grup’taki işlerin de kurumsal bünye altında devam edeceğini söylüyor.

Yücelen siyasete yabancı olmayan bir isim. Babası Rüştü Kazım Yücelen 48’inci, 55’inci ve 57’inci hükümetlerde bakanlık yaptı. “Milletvekili olursam reel sektör odaklı, katma değer odaklı, teknolojiyi ve inovasyonu destekleyen bir ekonomi için çaba harcayacağım” diyen Yücelen, iş dünyası içindeki STK’ların sözcülüğünü yapacağını dile getiriyor. Dünyanın herhangi bir yerine bir malı satan herkesin işini kendi işi gibi kabul edeceğini ifade eden Yücelen, genç iş adamlarının gerek işleriyle ilgili, gerekse dünyada çeşitli STK’larda aldıkları görevlerle ilgili sorunlarını anlatabilecekleri bir birimi MHP bünyesinde tesis etmek istediğini belirtiyor. Türkiye ekonomisinin önündeki en büyük fırsatları, “Genç nüfus, ülke vatandaşlarının girişimci yapısına bağlı dinamizmi ve bütün olumsuzluklara rağmen üreten ve ürettiğini gittikçe daha geniş bir coğrafyaya ihraç edebilen KOBİ’lerin potansiyeli” olarak sıralayan Yücelen, “Ekonomi yönetiminin koymuş olduğu ve koyabileceği hedefl erin gerçekleşmesi ancak reel sektörle mümkün olacağına göre, çıkarılacak bütün kanunlar bütün stratejiler reel sektörü desteklemek amacına yönelik olmalıdır. Mevcut halde tüketiciyi ve finansal hizmetler sektörünü öncelik olarak gören bir ekonomi anlayışı hakim” diyor. 

Ham madde üretimi için yurt dışına yatırım yapılmalı 

Tüm dünya ekonomilerinde zihniyetin ve teknolojinin değiştiğini belirten Yücelen, Türkiye’deki en önemli sorunun eski zihniyette ısrarcı olmak ve ülkeyi yeniliklere yeterince açamamak olduğunu bildiriyor. Somut yapısal değişiklikler yapmayıp, günübirlik değişen stratejilerle zaman harcandığını aktaran Yücelen, bunun sonucu olarak ekonominin sürekli büyüyemediğini, özellikle gençlerin istihdamının her dakika büyüyen bir ülke meselesi haline geldiğini anlatıyor. Nitelik uyuşmazlığını giderecek iş başı eğitimi dahil eğitim reformlarını tartışmadan bile uzak olduğumuzu ifade eden Yücelen, konuşmasına şöyle devam ediyor: “Ekonomimizi geleceğe taşıyacak kısa, orta ve uzun vadeli stratejik planlar yapmamız gerekiyor. Kısa vadede reel sektörün kaliteli finansmana erişimini sağlayacak çalışmalar yapmamız ve para politikalarımızı proaktif çözümler üretebilir hale getirmemiz şart. Orta vadede stratejik sektörlerin belirlenmesi ve bu sektörlerin mevcut ürünlerinde ithalata bağımlılığının ortadan kaldırılması amacıyla, ara malı üretiminde yatırımların teşviki ve ham madde üretiminde dünyanın çeşitli ülkelerine yatırımlar yapılması gerekli. Buna ilave olarak, gayemiz yüksek katma değerli ürünler üretmek olmalı. Bu üretimi yapacak emek yoğun ve teknolojik sektörlerimizin ayrı ayrı kümelenerek, bölgelerimizin ihtiyaç ve planlamasına göre desteklenmeleri önemli. Kümelenen stratejik sektörlerin yerelde üniversite ve iş dünyasının somut işbirliği ile sürekli gelişime açık olmaları sağlanmalı. Uzun vadede hedefimiz üzerinde mutabık kalınan yapısal değişikliklerin gerçekleştirilmesi, eğitim sistemimizin de bir zihniyet devrimi ile yüksek öğretim odaklı değil meslek odaklı ve inovasyona yatkın, teknolojik değişime uygun hale getirilmesi olmalı... Genç ve dinamik nüfusumuz ancak bu zihniyet ve eğitim devrimi sayesinde ülkesinde müreff eh yaşama ve dünyada rekabet imkanına kavuşacak. Bunun doğal neticesi henüz onların 3’te 1’i seviyesinde olan genel nüfus içindeki bilim adamı ve mühendis oranının gelişmiş ülkelerdeki oranı yakalaması olacak.”

Serkan Akıncı/Dünya
E-Bülten Aboneliği
İş, Ekonomi ve Cemiyet hayatının özel gündemi Patronlar Dünyası'nda... Günlük E-Bülten'imize abone olun, Patronlar Dünyası ayrıcalıklarını yaşayın.
Patronlar Dünyası ile Bir Adım Önde