İşte cemiyet hayatının hayırsever kadınları

İşte cemiyet hayatının hayırsever kadınları

Çocuktan kültüre, kadından sağlığa pek çok alanda faaliyet gösteren dernekleri yönetiyorlar. Cemiyet hayatının ünlü kadınları magazin sayfalarından çıkıp başkalarına yardım etmek, bir şeyleri değiştirmek için derneklerde arı gibi çalışıyorlar…

İşte cemiyet hayatının hayırsever kadınları
16px
24px
07.07.2017 15:25
ABONE OLgoogle

Meral Candan'ın haberi

ONLARI gazetelerin magazin sayfalarında ya da sosyete dergilerinde görmeye alışkınız. Spot ışıklarının altında davetlerde boy gösterip, bol bol fotoğraf çektiriyorlar. Her zaman şık ve bakımlı ve güler yüzlüler. Fotoğraf makinelerine poz verip orada görünmekten başka işleri yokmuş gibi görünüyor. Bu magazin sayfalarına ve sosyete dergilerine baktığımız zaman öyle sanılıyor. Ancak yakından baktığınızda cemiyet hayatındaki çoğu kadının davetlerde poz vermekten çok daha fazlasını yaptığını görürsünüz. Çoğu aynı zamanda iş bir insanı. Rekabeti bol ve erkek egemen iş dünyasında kendi başarı hikayelerini yazmakla meşguller.

Bundan da önemlisi dernek faaliyetleri ve hayırseverlik etkinlikleri hayatlarının çok önemli bir kısmını oluşturuyor. Faaliyet derken dernek yemeğinde görünmek değil kastımız. Çocuk, sanat, kültür, sağlık gibi pek çok farklı alanda çalışan derneklerin yönetim kademesinde bu kadınlar. Carole Hakko, Ebru Uygun, Eda Kosif, Caroline Koç, Hülya Kalyoncu, Aslı Şen, Hazan Revna Demirören, Evrim Kırmızıtaş Başaran gibi ellerini taşın altına koyan pek çok kadın var cemiyet hayatında. İş ve aile hayatının yanına dernek faaliyetlerini de ekliyorlar. Bazısı için ise dernek faaliyetleri hayatın kendisi olmuş. 

EBRU UYGUN
“Önyargılar ters etki yaptı”

Ebru Uygun için TOÇEV (Tüvana Okuma İstekli Çocuk Eğitim Vakfı) bir STK faaliyeti değil; hayatın kendisi. Henüz 23 yaşında kurduğu vakıf, onunla büyümüş, yetişmiş şimdi yoluna onunla devam ediyor. Uygun TOÇEV’den bahsederken hala ilk günkü gibi heyecanlı. Nasıl olmasın? Herkesin “üstesinden gelemezsin” dediği bir şeyi yapmış ve 23 yaşındayken çoğu kişinin yakınından bile geçmek istemeyeceği bir yükün altına girmiş. Yaşıtlarının gezdiği eğlendiği bir dönemde neden böyle bir işe soyunduğunu ise şöyle yanıtlıyor Uygun: “Çocukların okuması gerektiğine çok inanıyordum.”

İnancı, bu işe girmesine yol açmış Uygun’un ancak “Gençlik var, tecrübesizlik var. Yol gösteren olmadı” diye anlatıyor o günleri ve sürecin oldukça zorlu geçtiğini vurguluyor. Ama yılmamış, çocuklar için bir değişim yaratacağına olan inançla çalışmaya devam etmiş. Çünkü bir çocuğa ulaştığında yaşadığı heyecanın ve çocuktaki değişimi görmenin mutluluğunun her şeye değdiğini söylüyor. Beş çocukla başlamış yola ancak “Biliyordum beş çocuk olmayacağını, 5 milyon çocuk hayal ediyordum…” diye anlatıyor şimdi geldikleri noktayı. “Belki de önyargılar ve eleştiriler ters etki yarattı bende” derken gülüyor. Ona göre toplumun bir yerinden gelmişlerin bir şey yapması gerek. Motivasyonu buymuş Uygun’un…

BİR KOLTUKTA ÇOK KARPUZ

TOÇEV 20 yılı aşkın bir süredir ayakta. Uygun, kurulduğundan beri yönetim kurulu başkanlığını yapıyor. Zaman zaman hastalıklarla mücadele etmiş hala da ediyor ve bu nedenle tedavi için yurtdışına çıkması gerekiyor. Bir ara bırakmayı düşünmüş ama TOÇEV onu bırakmamış. İnanılmaz bir destek gördüğünü anlatıyor ve bunun en büyük motivasyonu olduğunu söylüyor. TOÇEV’in kendisinden ibaret olmadığını çünkü zaman içinde güzel bir ekip ruhu yakaladıklarını ve herkesin benzer heyecanı paylaştığını belirtiyor.
Tekstilci bir ailenin çocuğu ve iyi eğitimli bir genç olarak O’ndan beklenen çocuklarla vakit geçirmesi değil iş hayatına atılmasıymış. Vakıf kurup bu işe ağırlık verdiğinde destek bulamaması da bu yüzdenmiş. Tabii çoğu da geçici bir heves olduğunu düşündüğünden ilgilenmemiş. Ancak aradan geçen zaman Uygun hariç herkesi yanıltmış. Uygun şimdi binlerce çocuğa TOÇEV ile ulaşıyor ve onların eğitimleri için destek veriyor. Adı TOÇEV ile birlikte anılsa da kendisi bir koltuğa bir elin parmaklarından fazla karpuz sığdıranlardan. Mesela aile şirketindeki görevlerinde devam ederken kendi markası olan Ebruly ile ebru desenleri yapıyor. Bunun yanı sıra kendisi gibi kronik hastalığı olanlara bir psikiyatr ile birlikte danışmanlık da veriyor. 

“BUNU PARAYLA KAZANAMAZSINIZ”

Bazen adının TOÇEV ile anılması iş hayatında bazı sıkıntılar da yaratabiliyormuş. “Sıkıntı derken kötü anlamda değil” diyor Uygun, para konularını konuşmak zor oluyormuş. “Bu noktalarda ortağım giriyor devreye” diyor. Ama öte yandan faklı bir saygınlığı olduğunu belirtiyor ve “Bu çok güzel bir şey. Bunu parayla kazanamazsınız” diye sözlerine ekliyor. Uygun’un dernek olarak aktif olduğu tek yer TOÇEV de değil. Kalbi TOÇEV için atsa da, Sanatçılar ve Sanat Sevenler Derneği’nin Başkan Yardımcısı, Aile Akdeniz Ateşi Derneği Başkan Yardımcısı, 100. Yıl Işıl Eğitim Vakfı Başkanı... Tüm bunlara nasıl vakit ayırdığını sorduğumuzda ise aslında hepsinin birbiri ile bağlantılı olduğunu kaydediyor. Uygun’un enerjisi her şeye yetermiş gibi görünüyor.

ASLI ŞEN
“Birine konsantre olmalıydım”

Bu aralar Ashley Joy markası ile gündemde olan Aslı Şen, iş hayatı ne kadar yoğun olursa olsun dernek faaliyetlerini aksatmayanlardan. EPOS 7 Derneği’nin Yönetim Kurulu Üyesi olan Şen pek çok derneği destekliyor. “Ancak birine konsantre olmam gerekiyordu” diyen Şen, içinde kendini rahat hissettiği ve ‘en zoru’ diye nitelediği EPOS 7’de karar kılmış. Neden zor sorusuna ise, “Biz bir kültür derneğiyiz. Söz konusu sanat ve kültür olunca, bunu algılayan kişi sayısı da az oluyor. Yaşlılar ya da çocuklar söz konusu olunca hassasiyetler farklılaşıyor. Ancak kültür öyle değil” diye cevap veriyor.

EPOS 7 ülkemizin kültürel ve sanatsal değerlerini korumak üzere kurulmuş bir dernek. Kültür ve sanatsal değerleri korumanın ucu oldukça açık. Dolayısıyla bunun tam olarak neye tekabül ettiğini soruyoruz Şen’e ve ilave ediyoruz “Devlet bu alanda neyi açıkta bırakıyor ve EPOS bu alanı dolduruyor?”

“ÖĞRENDİKÇE ÖĞRENESİM GELİYOR”

Şen devletin kültür ve sanata az kaynak ayırdığından bahsederek başlıyor sorumuzu yanıtlamaya. Yapmak istedikleri konularla ilgili yetkililerle görüştüklerini, projelerini sunduklarını belirten Şen, bazı projelerine destek aldıklarını ifade ediyor. Örnek olarak, Topkapı Sarayı’nın bir odasının baştan renöve edilip toplantı salonu haline getirilmesini gösteriyor. “Mesela bunu yaparken daha önce çok önemli antik bir eserin üstünü sıvamışlar, onu ortaya çıkardık” diyen Şen’i EPOS 7’deki faaliyetleri çok değiştirmiş. Bu elbette olumlu bir değişim olmuş. Eskiden tarih derslerini sevmeyen Şen dernek ile birlikte tarih dersleri alır olmuş.
“Baktıkça, okudukça ne kadar bilmediğimi görüyorum ve öğrenesim geliyor. Önemli sanatsal ve kültürel değerlerimiz kaybolup gitmesin diye” şeklinde kendini ifade eden Şen, kültür ve sanat sevgisini çocuklara aşılamak adına bu yönde projeleri olduğundan bahsediyor. Çocukları kazanmak için Arkeoloji Müzesi’nden başlamışlar işe. 

ETKİNLİKLER HERKESE AÇIK

Çocuklara yönelik Arkeoloji Müzesi kitapçığı yapılmış. Çocuklar Arkeoloji Müzesi’ne gittiğinde o kitapçıkla, eğlenerek gezebiliyorlar. Amaçlarının bu kitapçıkları İstanbul’daki müzeler başta olmak üzere başka yerlere de adapte etmek olduğunu belirtiyor Şen. Bunun için Milli Eğitim Bakanlığı ile irtibatta olduklarını söylüyor ve “Türkiye’deki okulları ya da doğudaki pilot okulları seçerek, oradaki çocuklara da bu kitapçığın benzerlerini veya ülkenin genelini anlatan geniş kapsamlı bir çalışma içindeyiz” diye anlatıyor.

Yukarıda dediğimiz gibi dernek ile birlikte tarihe, kültüre sanata olan heyecanı da artmış. “Bana bu derneğin kazandırdığı en güzel şey tarihimizi öğretmek oldu” diyen Şen, her ay farklı konularda seminerler düzenlediklerini ve bu seminerlerin oldukça öğretici olduğunu belirtiyor. “Bir gün Osmanlı mücevheratını konuşuyoruz, başka gün haremleri, bir başka gün de İlber Ortaylı ile Topkapı Sarayı’nı ya da modern sanat konuşuyoruz” diyen Şen bu seminerlerin kamuya açık olduğu bilgisini veriyor. Şen şimdilerde de fotoğrafa merak saldığını eşi ile birlikte fotoğraf çektiklerini söylüyor gözleri gülerek. 

“PARAYLA PULLA ALAKASI YOK”

Kendi markasını geliştirmek için yoğun bir mesai harcayan Şen dernek faaliyetleriyle de oldukça içli dışlı. “Haftanın bir günü kesin, bazen bakıyorsunuz iki hafta üst üste her gün” diyerek derneğin hayatındaki yerini tarif eden Şen’e, cemiyet hayatındaki pek çok ismin bu tür dernek faaliyetleri içinde olduğunu hatırlatıyoruz. Bu durumu memnuniyetle takip ettiğini ifade ediyor. “Bir kere ev kadınlığı çok zor, hakkını vermek gerekiyor. Alım gücü güçlü kadınların bir şeylerin ucundan tutmak istemesi harika bir şey. Keşke her kadın bir şey yapsa” diyen Şen dünyayı kadınların güzelleştireceğine vurgu yapıyor. Bunun parayla pulla alakası olmadığını dile getirerek şöyle devam ediyor:

“Bazen sadece insan gücüne ihtiyacımız oluyor. Gönüllüler aslında derneklerde fark yaratan insanlar. Kimin gönüllü çalışanı daha çoksa o dernek fark yaratıyor. Dolayısıyla kimse ben ne yapabilirim diye düşünmesin. Hangi derneğe gönlü ısınıyorsa oraya gitsin. Kadınlar için hem evden çıkıp başka bir dünyayı tanıma, hem de dokunduğu insanlar için fark yaratma fırsatı. Aslında en büyük fark insanın kendisi için.”

“MORALİMİ BOZMUYORUM”

Ali Şen’in gelini olan Aslı Şen’e adının avantaj ve dezavantajlarını soruyoruz. Özellikle dernek faaliyetleri söz konusu olduğundan bu soruya Şen “Niye olmasın, her zaman önümü açıyor. Açtığı kapılar, kapattığı kapılardan çok daha fazla” diye yanıt veriyor.

Şen’in yanıtı sonrası merakımız artıyor zira kapılar ne şekilde kapanıyor olabilir? Şen çoğu kadının muzdarip olduğu bir konuya değiniyor. Kadınların hayatta yapmak istediği şeylere yansıyan bakış açısı Şen’i de buluyor zaman zaman. “Boş zamanını değerlendirmek için giriyor” şeklinde yorumlara maruz kaldığını belirten Şen, bu şekilde yapılan işin önemsizleştirilmeye çalışıldığını kaydediyor. Ancak bu yorumlar belli ki moralini bozmaya yetmemiş. Zira “problem değil” diyerek bazen bu tür durumların kendisini kamçıladığını ifade ediyor. Hayatta farklı düşünenlerin olacağını vurgulayan Şen “Benim burada yapmam gereken, çalışıp kendimi göstermek” diye konuşuyor.

SİTEMLE KARIŞIK DESTEK

Tüm bunların yanında yardım sever biri olarak tanınmanın iş hayatına olumlu yansımaları olduğunu dile getiren Şen, “Sosyal medyadan, gazete ya da dergilerden ne kadar doğru tanıtıyoruz kendimizi bilemiyorum, ama yaptığım paylaşımlar sonucu aldığım geri dönüşler için söylüyorum. Bazen yaptığım şeylerle ilgili paylaşımlar yapıyorum ve geri dönüşler yaptığımın ne kadar doğru ve gerçek olduğunu gösteriyor” diye konuşuyor.

Aile ya da arkadaşlarının dernek için yaptığı işlere sitemle karışık destek olduklarını anlatan Şen, “Mesela dostlarımın özel günleri oluyor, gitmediğim zaman bana espriyle karışık sitem ediyorlar. Ama helal olsun dedikleri zaman da çok oluyor” diyor. Zaten bu “helal olsun” lafını duymak Şen’in en büyük keyfi.

DİDEM ÇAPA
Kadınıyla erkeğiyle…

Uzun yıllardır iş ve sanat hayatının içinde olan bir isim Didem Çapa. Şimdilerde ise 3. Boyut Proje Üretim ve İletişim Merkezi’nin başında. Bunun yanı sıra firmalara ve kamu kuruluşlarına danışmanlık da veren Çapa, Aslı Şen gibi EPOS 7 derneği üyesi. Ayrıca 2003 yılında kurucuları arasında yere aldığı Yaratıcı Çocuklar Derneği’nin de başkanlığını yürütüyor. TİKAD Yüksek İstişare Kurulu Üyesi olan, 22 dernek ve vakfın oluşturduğu çocuk haklarını koruma platformunda başkan yardımcılığını ve Sanat Seninle Derneği’nin Onursal Başkanlığını da yapan Çapa derneklerle yakından ilgili bir isim.

Çapa, sivil toplum kuruluşlarının çok önemli olduğunu düşünüyor. “Kişisel olarak kendimizi geliştirebiliriz. Para kazanabiliriz. İstediğimiz kadar başarı sağlayabiliriz. Ama bireysel olarak yaptığımız bu duruşlar eğer toplumun bütününe doğru yaygınlaştırılmazsa toplum olarak gelişemeyiz” diyen Çapa, bencil olmamaya vurgu yapıyor. Zira bireyin yanı sıra toplumların hep birlikte yücelmesi O’nun için çok daha anlamlı.

Çapa için çocuklar çok özel bir yerde. Çünkü onları toplumun temelini oluşturan unsurlar olarak görüyor. “Değerli çocuklar var. İş imkanı sağladığımızda yükselebilecek çok önemli yetenekler, başarılı iş kurabilecek genç kadınlar var” diye konuşan Çapa, kadınların iş sahibi olmasını da önemsiyor. Zira toplumun kadını ve erkeği ile birlikte yükseleceğine inanıyor. “Zaten başka türlüsü de bir toplumun değil bir cinsiyetin yükselişi olur ki, birliktelikten bahsetmek mümkün olmaz” diyor. 

“AZ UYUYUP ÇOK ÇALIŞIYORUM”

Faaliyetlerini anlatırken çocuklardan giriyor, kadınlardan çıkıyor ve bir noktadan sonra barışa dem vuruyor. “Çocuklarla uğraşırken mutlu bir çocuk yetiştirmenin her şeyden önemli olduğunu, barış dolu toplumlara böyle ulaşabileceğimizi düşünüyorum” diyen Çapa, çocukların başarısız olarak nitelenmesinin ve dışlanmasının suça yönelimi artırdığına dikkat çekiyor. “Suçlu çocuk yok, suça itilmiş çocuklar var” diyerek, onların yetenekleri ile birlikte özgüvenleri yüksek bireyler olmaları için çalıştıklarını anlatıyor.

Bir yandan dernekler bir yandan iş ve tabii ki özel hayat… Bütün bunlara yetişmek ve bölünmek oldukça zor olsa gerek. Bunu söylediğimizde, gülümseyerek az uyuyup çok çalıştığını söylüyor. “Çok çalışıyorum bu bir gerçek” diyor ve şöyle devam ediyor:

“Çalışmam gerektiğine inanıyorum. Çünkü bu ülkede çok dernek açılıyor ama derneklerin doğru stratejilerde doğru programlarda ve aktif olarak kalması pek kolay olmuyor. Benim bu alanda Yaratıcı Çocuklar Derneği ile birlikte yaklaşık 15 yıllık bir tecrübem var. Uluslararası STK’larla da çalıştık. Edindiğim tecrübeleri paylaşmaktan keyif alıyorum.”

“İNSAN KENDİNİ FAYDALI GÖRÜYOR”

Dernek faaliyetleri ile hayatının zenginleştiğini ve mutlu olduğunu ifade eden Çapa, “Çünkü insan kendini faydalı görüyor” diye anlatıyor. “Birine dokunabildiğinizi hissediyorsunuz. Hayat bir enerjiden oluşuyor. Siz hayata enerji kattığınızda onu alan insanlar da size geri dönüyor” şeklinde ifade eden Çapa bu nedenle çok çalışmasına rağmen kendini hiç yorgun hissetmediğini belirtiyor. Bunu da şu cümle ile özetliyor: “Çünkü çocukların gözlerindeki mutlu ifade benim bütün yorgunluğumu unutturuyor.” 

Yaratıcı Çocuklar Derneği’ni kurma nedeni de yaşadığı hayatı başkalarıyla paylaşmak istemesi. Ailesi nedeniyle sanatla iç içe büyüyen, Maç Sanat Galerisi’nde sanatçılarla tanışan Çapa bu sayede sanatçıların ulaşılabilir olduğunu fark etmiş. “Biz sanatı biraz daha yukarıda, sanatçıyı da ulaşılmaz görüyoruz. Oysa sanatçılar da insan” diyerek, başka çocuklar da onun yaşadığı şansa sahip olsun, kendilerine güvensinler istemiş ve bu derneği kurmuş. Yaratıcı Çocuklar Derneği ile tanışan çocuklar arasında sanata yönelen çok çocuk olmuş, bunlardan bahsederken kendi başarılarından bahsedermişçesine mutlu oluyor. 

TEK BAŞINA DEĞİL BİRLİKTE

Didem Çapa medyanın yakından tanıdığı bir isim. Bu nedenle gittiği davetlerin medyada yer alır, yaptığı işler yakından takip edilir. Medyada belirli bir algısı olduğunu belirten Çapa tanınırlığından ziyade insanlara verdiği duygunun etkili olduğunu ifade ediyor. Bir şey yapmaya çalıştığında herkesin bir araya toplandığına dikkat çeken Çapa, birleştirici özelliğine vurgu yapıyor. “Tek başına bir şeyler yapmak kolay değil ama bir araya geldiğinizde işler çok kolay aşılıyor” diye ifade ediyor bu durumu.

Ancak işler her zaman için tozpembe değil; özellikle de adınızın nasıl algılandığı konusunda. Cemiyet hayatında olup, dernekler aracılığıyla güzel şeyler yapmaya çalışan kadınlar benzer dertlere sahip. O’nun için de bu durum geçerli. İnsanlarda “sosyetik kişilik” algısının ön planda olduğunu söyleyen Çapa, “Bir tek davetlerde, medya önünde olduğumu sanıyorlar. Hatta hiç ev işi yapmadığımı düşünenler var. Hiç Anadolu’ya gitmediğimi de…” diyerek sitemle karışık gülüyor. 

“FANUSTA YAŞAMIYORUZ”

Dışardan bakıldığında Didem Çapa gibi isimlerin yaşadığı hayat çoğu kişiye göre bir fanustan ibaret. Böyle olan isimler kuşkusuz var ancak O’nunki öyle değil. Çapa, yapılan işlerin medyadaki görünürlüğü üzerinden değerlendirilmesinden şikayetçi. “Medyada dernek geceniz daha fazla yer alıyor ama Gaziantep’te 15 gün yüzlerce, binlerce atölye çalışması yaptırmanız fazla yer almıyor” diye konuşan Çapa, “Bazı insanlar sırf salonlarda yaşıyoruz zannediyor” diyor.

Çapa için birlik olmak en önemli güç. Zaten başarısında etrafındaki insanların büyük payı olduğundan bahsediyor. İyi bir ekibin çok güzel işler ortaya koyduğunu şu örnekle ifade ediyor: “Mesela Michael Jackson ya da Madonna dünyadaki en iyi sesler mi? Hayır ama en iyi ekiplerle çalıştılar ve o sayede bir yere geldiler. Dünyada baktığımız zaman birçok noktada birçok önemli kimlik yetişiyor, ülkelerinin ekonomilerini değiştiriyorlar. Steve Jobs gibi... Böyle binlerce örnek var. Bunlar da kendi içlerinde yine belirli bir düzen içinde çalışıyorlar.” Türkiye’den de dünyada değer katacak kimlikler çıksın isteyen Çapa, “Kendi güçlerimizi birleştirirsek bunu sağlayabileceğimizi düşünüyorum” diyor. 

EVRİM KIRMIZITAŞ BAŞARAN
Nereden ve nasıl başlamalı derken…

Emlak sektöründeki başarılı iş hayatı nedeniyle ‘Emlak Kraliçesi’ olarak tanımlanan Evrim Kırmızıtaş Başaran, cemiyet hayatının da bilinen isimlerinden. Kırmızıtaş iş hayatındaki hızlı temposuna rağmen dernek faaliyetlerine katılıyor. Bizim Çocuklarımız Derneği Yönetim Kurulu’nda olan Kırmızıtaş, üye olmasa da Başarım Sensin, Türk Böbrek vakfı, Kalp Vakfı gibi derneklere de destek olduğunu belirtiyor.
Kendisi dernek işlerinde oldukça yeni. Birkaç sene önce Başarım Sensin Derneği’nin organizasyonuna katıldığında, “Dostlarım yeni bir oluşum içindeyiz ne dersin dediler. Ben de zaten hep bir yerlerden başlayayım ama nereden, nasıl başlarım diye düşünüyordum. Denk geldi” diye anlatıyor derneğe katılma sürecini. Ancak iş ve hamilelik derken dernek faaliyetlerine hemen katılamamış. Geçtiğimiz ocak ayından bu yana dernek faaliyetlerinde aktif olarak görev almaya başlamış. 

HEM İŞ, HEM DERNEK

Çocuklarla ilgili faaliyette bulunan bir dernekte yer almasında Kırmızıtaş’ın anne olmasının payı büyük. “Bireysel olarak okul yaptırmak, çocuklara burs vermek gibi şeyleri zaten yapıyorum. Kurum adı altında yapmak istediğim şeyler olduğunu anladım” diyen Kırmızıtaş, dernek için zaman zaman destek yemekleri organize ettiklerini ifade ediyor. Zaten bir yerlere gidip yemek yediklerini anlatan Kırmızıtaş “A+ yerlere gidip o yemekleri yiyor ve o paraları veriyoruz. Biz dernek ile o ortamda bir enerji oluşturarak bir araya geliyoruz yine o parayı veriyoruz. Ancak o para bu sefer bir şeye katkı sağlamış oluyor” diyor. Gittikleri mekanların da onlara destek olduğunu dile getiriyor. Kırmızıtaş dernekte çalışmaktan büyük keyif aldığını söyleyerek faydalı olduğunu hissetmenin ve ihtiyacı olan çocuklara seslenmenin kendisi için büyük bir anlam taşıdığını ifade ediyor.
Kırmızıtaş emlak danışmanlığı yaparken dernek için çalışmayı da ihmal etmiyor. “Satış yaptığım ve birebir diyalogda olduğum insanlara zaten bahsediyorum, ‘Bu işlemle derneğe de katkı sağlamış oluyorsunuz’ diyorum. Çünkü biz yeri geliyor ‘Hadi arkadaşlar elimizi cebimize atıyoruz’ diyor ve ne kadar olduğu fark etmeksizin ortaya bir şey koyuyoruz. Başkaları da benzer şekilde destek oluyor. Karşı taraf da bunu duyduğunda, öğrendiğinde mutlu oluyor” şeklinde anlatıyor yaptıklarını.

“YENİ YÜZLERE İHTİYAÇ VAR”

Dernek çalışmaları kadın ağırlıklı bir alan olduğundan kamuoyunda ‘kadın işi’ olarak algılanıyor. Bu da kadınların bu alana daha fazla ilgi göstermesine sebep oluyor. Ancak dernek çalışmalarının kadın ya da erkeği yok. Kırmızıtaş da bunu teyit ediyor ve cemiyet hayatından daha fazla insanın bu çalışmalara katılması gerektiğini belirtiyor. “Hep aynı yüzler, oysa yeni yüzlere ve enerjilere ihtiyaç var” diyen Kırmızıtaş, “Katılarak aslında ülkeye de katkıda bulunmuş oluyoruz. Devletin yetemediği alanlara yöneliyoruz, destek oluyoruz” diyor.
Magazin sayfalarında dernek yemekleri ve yardım organizasyonlarına sıkça yer veriliyor. O organizasyona katılan sosyetik isimlerin varlığı biraz da o organizasyonun haberinin yapılmasını sağlayan şey. Kırmızıtaş’a bununla ilgili ne düşündüğünü sorduğumuzda ise, bu haberlerin fayda sağladığından bahsediyor. Ancak yapılan haberin içeriği ve kalitesi de önemli. Kırmızıtaş, bizim yaptığımız habere ilişkin olarak ise şunları söylüyor: “Bu haber için görüşme teklifinde bulunduğunuz için memnun oldum çünkü mevzuyu çok başka bir yerinden yakalayıp haberleştiriyorsunuz...”

CAROLE HAKKO
Dilekler gerçek oluyor

Sosyal medyada en fazla denk geldiğimiz ve izlemekten keyif aldığımız videoların başında hayvan ve çocuk la ilgili olanlar geliyor. Hele ki bir çocuğun dileğinin gerçek olduğu anlar ve çocuğun gösterdiği tepkiler gözlerimizi de yaşartıyor. Mesela ABD’de en büyük hayali polis olmak olan bir çocuğa yaşadığı bölgenin yerel polis teşkilatının, çocuğa polis kıyafetleri giydirip rozetini takdim ettiği törenin videosu gibi… Söz konusu çocuk olduğunda hem de ölümcül hastalığa yakalanmış ve günleri sayılı çocuklar olduğunda taş olan kalbi yumuşamayacak kimse yok.
Bu çocukların dileklerini gerçekleştirerek mutlu etmek amacıyla kurulmuş olan “Make a Wish” derneği oldukça popüler. Bu kuruluşun benzeri dernekler başka ülkelerde de bulunuyor. Örneğin Türkiye’deki ‘Bir Dilek Tut Derneği’. Onursal Başkanının Carole Hakko olduğu dernek oldukça aktif. Hakko çocukların dileklerini yerine getirmek için varını yoğunu ortaya koyuyor dersek abartmış olmayız. 

HASTANEDE BAŞLADI
Hakko’nun bu dernekle tanışma hikayesi oldukça ilgin. Aslında kendisi ayak refleksoloji uzmanı. 2003-2004 yıllarında Okmeydanı SSK Hastanesi’nde gönüllü olarak çocuklara terapiler yapmış. O dönem çocuklar Hakko’ya tanışmak istedikleri popçuları ve futbolcuların adlarını söylermiş. “Kişisel olarak çoğunu tanıyordum” diyor Hakko. Bir gün ısrarlara dayanamamış ve bir kız çocuğunun tanışmak istediği ünlü bir şarkıcıyı hastaneye çağırmış. “Şarkı söyleyerek bölüme girdi” diye anlatan Hakko, çocuklar başta olmak üzere orada bulunan herkesin çok mutlu olduğunu belirtiyor. Bununla kalmamış, birkaç ay sonrada da bir erkek çocuğunun istediğini yerine getirmek için Galatasaraylı iki futbolcudan rica etmiş. Onlar da gelmişler ve çocuklar çok heyecanlanmış. Bunun üzerine, “Bir şey yapıyorum ama ne yapıyorum” diye düşünmeye başlamış. Bir arkadaşının “senin yaptığın make a wish” demesiyle bu dernekle tanışmış. Daha sonra Türkiye’de de benzer şekilde Bir Dilek Tut Derneği olduğunu görmüş ve derneğin başındaki isimle görüşmüş. Amacı Bir Dilek Tut’u global alanda faaliyet gösteren Make A Wish ailesine katmakmış. 

HİÇBİR ŞEY İMKÂNSIZ DEĞİL
Bir Dilek Tut Derneği’nin başındaki isim çok yorulduğunu söyleyip Hakko’dan devralmasını isteyince kendini 7/24 bu işlerin içinde bulmuş. “Bir dilek çocuğunu görüp onun mutluluğuna şahit olduktan sonra bu işi bırakmak imkansız” diye konuşuyor. Dilek çocuklarının büyük bir kısmı hastanede tedavi görüyor dolayısıyla hayatları hastanedeki yaşamdan ibaret. Bu nedenle çocukların bir parça da mutlu olmasını sağlamak Hakko’nun amacı. “Doktorlar izin verdiği sürece çocuklar ne isterse yapacağız” diyen Hakko hiçbir şeyin imkansız olmadığını gören çocuğun hastalığını da böyle algılayacağını ifade ediyor. Bunun sadece çocuklar için değil bunun aileler için de önemli bir motivasyon olduğunu kaydediyor, zira “Acı çekenler sadece çocuklar değil, aynı zamanda aileleri de…” diye konuşuyor. 

“BENİM HAYATIM BU”
2000 yılından bugüne kadar 3 bin çocuğun dileğini gerçekleştirmişler. Yılda 200 -250 arası çocuğun dileğini gerçekleştiriyorlar. Ancak finansal kaynaklar çoğaldıkça dileği gerçekleşecek çocuk sayısının da artacağını vurguluyor. 3-18 yaş arası ve hayati tehlike taşıyan çocukların dilek başvuruları kabul ediliyor. Başvuruyu çocuk, aile ya da doktor yapabiliyor. Başvuru sonrası çocuğun doktoruyla görüşülüyor ve hastalığın durumu ve derecesi öğreniliyor. Böyle söylemek zor ama hastalıklarının ‘aciliyet’ durumuna bakılıyor. Bundan sonra dilekler öğreniliyor ve dileğin gerçekleşmesi için organizasyon süreci başlıyor.
Dernek işlerinin iş hayatını nasıl etkilediğini soruyoruz, zira dernek işlerinin hemen hemen bütün vaktini aldığını biliyoruz. “Benim hayatım bu” diye cevap veriyor. 

YENİ BİR SAYFA…
Hakko isminin avantajı kadar dezavantajını da yaşamış. Hatta bu durum iş hayatını istediği şekilde devam edememesine sebep olmuş. Yarı zamanlı olarak tıbbi fotoğrafçılık yaptığı dönemde şu cümleyi çok duymuş: “Siz Carole Hakko’sunuz. Neden çalışıyorsunuz?” Bir sonraki aşamada da çalışın ama para almayın cümleleri sıklaşmış ve aldığı tüm eğitime ve çalışma azmine rağmen bu işi bırakmış. “Moralim bozuldu” diye anlatıyor bunu. Daha sonra ayak refleksoloji uzmanı olarak çalışırken de benzer şeyleri yaşamış “Ama dernek olunca her şey pozitife döndü ve bütün kapılar açıldı” diyor. “İsmim profesyonel hayatına yardım etmedi ama başkalarına yardım edebilir” düşüncesiyle yeni bir sayfa açmış hayatında... 

İşler sponsorla büyüyor

Derneklerin maddi kaynaklarını gönüllü destekleri ve bağışlar oluşturuyor. Ancak pek çok firma ve kurum, derneklere sponsor olarak hem sosyal sorumluluk anlamında ciddi işlere imza atmış oluyor hem de derneklerin iş yapma kapasitesini de artırıcı bir görev üstleniyor. Bu nedenle dernekler için sponsor demek daha fazla iş yapmak, daha fazla insana ulaşmak anlamına geliyor. Kısacası sponsorluk oldukça önemli bir başlık dernekler için. Derneklerin kendisine ya da projelerine sponsor olan firma ve kurumlardan bazılarına yer vermek istedik ki sponsor olmayı düşünenler için bilgi olsun…

Yaratıcı Çocuklar Derneği: Samsung, Aydın Doğan Vakfı, Doğan Egmont, Rönesans Gayrimenkul Yatırım, Optimum Outlet, Fotopya, TC ekonomi Bakanlığı, TİM, OAİB, İİB, AKİb, EİB…

Bir Dilek Tut Derneği: Tahincioğlu, Condrad Hotels, Samsung, the Disney Company, Avis, Silk&Cashmere, Vakko, Digiturk, Saatchi&Saatchi, Vatan Bilgisayar, Atlas Jet, BriSA, D&R, Divan, LC Waikiki, New Balance…
TOÇEV: AstraZeneca, Unilever, Çelebi, Akçansa, Colgate , ISS, Henkel, Eren Holding, TEB, ING, Açı Özel Okulları, İstek Vakfı, Enka… 

Para Dergisi

E-Bülten Aboneliği
İş, Ekonomi ve Cemiyet hayatının özel gündemi Patronlar Dünyası'nda... Günlük E-Bülten'imize abone olun, Patronlar Dünyası ayrıcalıklarını yaşayın.
Patronlar Dünyası ile Bir Adım Önde