Hiç ama hiç alışkın olmadığımız bir durum: Bir bakan eşiyle koruma ordusuz sinemada...
"Bir bakan, eşi hanımefendi ile halkın içinde hafta sonu rahat kıyafetleri ile hem film izliyor hem de ‘gözlem’ yapıyordu. Koruma ordusu yok. Siyah cam filmli, insanları taciz eden çakarlı arabalar yok..."
Oğuz Demir'in Editör yazısından alıntı
Bir bakanla aynı sinemadaydım. Ne güzel!..
Hayatın gerçek renklerini, modaları, trendleri ancak sokaklarda fark edebilirsiniz. Değişen dünyanın yeni yüzünü sokaklarda görebilirsiniz. Yeni sesler ve sözler, dinlemesini bilen kulaklara sırlarını yine sokaklarda açar.
Ortalık kararırken perdeler çekilir, evler bir kapalı kutu olur. Tasa, umut kırgınlıklar ve neşeden örülmüş özel hayatlara nüfuz etmeniz zordur. Ama sokaklar hep canlıdır.
Mizah dergilerinde yazar-çizerlerin büyük çoğunluğu da ‘sokak çocukları’dır. Halkın sıkıntıları, öfkesi, içindeki filizlenen espriler, iyi mizah dergilerinin yüksek satışını sağlayan en büyük etkendir.
Konserve edilmiş hazır bilgilerin sorunları çözemediği dönemlerde sizin için de tek yol sokaklar olmalı.
Bunun için süslü akvaryumlara benzeyen akıllı binalarınızdan çıkın ve kaldırımları arşınlamaya başlayın. Caddelerde, bulvarlarda, alanlarda ve çıkmaz sokaklarda insanların, özellikle gençlerin davranışlarını gözlemleyin. Bazı siyasilerin, yöneticilerin ya da gazetecilerin yaptığı gibi pencereden bakmakla yetinmeyin.
Kenti bir ucundan, öbür ucuna harmanlayıp, hep dolaştığınız bir yere belirli bir süre sonra tekrar gidin. Önceki gözleminize göre nelerin değiştiğini tespit edin. Her fırsatta bulunduğunuz kentin dışına çıkıp diğer kentlerdeki ve kırsal bölgelerdeki değişimi gözlemlemek, size gerçek yöneticilik için gerekli ipuçlarını verebilir.
Gözlemler, yalnız çağı anlamayı sağlamaz. İcraatlar, anlatım ve dil zenginliği de gözlemlerin bir yan ürünüdür. Çeşitli toplum kesimlerinin kendi aralarındaki konuşmaları ve esprileri, belirli bir dönemdeki zihniyeti ve hayat tarzını anlamak isteyenlere yardımcı olur. Örneğin, gençlerin kullandığı moda deyimler ve argo kelimeler, yazı dilini zenginleştirir, siyasilere ipucu olur.
Gözlem ortamı ile ilgili olarak kaleme alınan ayrıntılar ise sonraki kuşakların araştırmacıları için büyük değer taşır. Hedef kitleyi tam 12’den vurmak için insanı, insanımızı tanımak gerekli.
Bulunduğu ülkeyi, sokakları, halkını tanıyanlar başarılı olur. En basitinden Yavuz Turgul filmleri niçin geniş kitlelere hitap ediyor? Nedeni ortada. İnsanları, sokakları, çarşıları ve kahveleri ile tanıdığı için. Son filmi “Yol Ayrımı” da içindeki gizli reklamları, verdiği mesajları ve de algı yönetimi ile çok tutacak gibi…
Geçen hafta sonu komşum Capitol AVM’deki sinema salonunda Yavuz Turgul’un (tabii Şener Şen, Rutkay Aziz ve filmin emekçilerini de unutmuyoruz) filmini izlerken 35 yıllık meslek hayatımda görmediğim bir gözlemde bulunma şansım oldu. Bir bakan eşiyle birlikte sinemaya gelmişti. Sıradan bir vatandaş gibi biletlerini aldılar ve loş karanlığın içinde koltuklarına oturdular. Şahsen tanışmama rağmen ben bile ‘acaba’ diye düşündüm.” Acaba karıştırıyor muyum?” Öyle ya, hiç ama hiç alışkın olmadığımız bir durum. Bazı Hollywood filmlerinde gördüğümüzde iç geçirmekle yetindiğimiz bir tarz... Bir bakan, eşi hanımefendi ile halkın içinde hafta sonu rahat kıyafetleri ile hem film izliyor hem de ‘gözlem’ yapıyordu. Koruma ordusu yok. Siyah cam filmli, insanları taciz eden çakarlı arabalar yok. Uzun konvoylu eskort araçları yok. Geldiler, filmi izlediler ve aynı sadelik ve sessizlik içinde yavaşça evlerinin yolunu tuttular…
Unutmamak gerekir ki siyasilerin başarısının temelinde sokaklardaki hayatı bilmeleri yatar.
Para dergisi
